30 Mayıs 2013 Perşembe

Darp seven mağdurlar edebiyatı…

Eğitim Bir Sen'in sivil itaatsizlik eyleminin içeriği anlaşıldı.
Diyorlar ki "Biz eylem yaparız, ancak eylemden dolayı herhangi bir risk almayız. Karşı çıkanı ise, darp ederiz.”  
Bunu nereden anlıyoruz?
Matematik öğretmeni (Eğitim Bir Sen üyesi) K.A'nın, Eğitim İş Manisa Şube Başkanı Necdet İnce'yi darp etmesinden. 
Diyeceksiniz ki; bu bir üyenin eylemidir, Eğitim Bir Sen'e mal edilemez. 
Hayır, mal edilir. 
Çünkü Eğitim Bir Sen üyesinin bu saldırgan tavrını, en azından sessiz kalarak, onaylamıştır.
Ben bu yazıyı yazarken henüz bir açıklama yaptıklarını duymadım. 
Eğer benim yazım çıktıktan sonra, herhangi bir şekilde: "Üyemizin bu tavrını kınıyoruz. Sayın Necdet İnce'den özür diliyoruz. Öğretmen K.A kesin ihraç istemi ile disiplin kuruluna verilmiştir." anlamına gelen bir açıklama yaparlarsa bende kendilerinden özür dilerim, önyargılı olduğum için. 
Ama biliyorum ki özür dilemeyecekler, ya bu gün olduğu gibi sessiz kalacaklar   veya özür anlamı çıkmayan, bol ‘ama ama' lı bir açıklama ile geçiştirecekler mevzuyu. 
İşte bundan emin olduğum için K.A'nın tavrını tüm Eğitim Bir Sen'e, en azından yönetim kuruluna mal etmekten de çekinmiyorum. 
Eğitim Bir Sen teşekkür etmek yerine darp etmeyi seçmiştir. 
Necdet İnce nöbetçi öğretmen iken, sivil itaatsizlik eylemi nedeniyle, mevzuata uygun şekilde giyinmeyen K.A'yı nöbet tutanağına yazmıştır. Aralarında her nasılsa bu konuda bir tartışma çıkmış ve K.A, Necdet hocayı darp etmiştir. 
Oysa ben K.A'nın veya Eğitim Bir Sen’in yerinde olsaydım, böyle bir tutanağa benim adımı geçirerek, eyleme destek verdiğinden dolayı Necdet beye teşekkür ederdim. 
Necdet İnce K.A'nın adını tutanağa yazdığında çıkması ömuhtemel iki sonuç vardır. 
1. İdare o tutanaktan hareketle, K.A öğretmene soruşturma açar. Bu durumda K.A, Eğitim Bir Sen üyesi olarak savunmasını verir. Savunmada eyleminin amacını uzun, uzun anlattıktan sonra, üyesi olduğu sendikanın kararına uymaktan kişiye ceza verilemeyeceği ortaya çıkar ve K.A herhangi bir ceza almaz. Diyelim, olmaz ya, idare K.A ya ceza verdi. O zamanda iş idare mahkemede, daha olmadı AHİM'de çözülür. 
2. İdare bu tutanağı dikkate almaz, Necdet Öğretmen idareden gereğinin yapılmasını yazılı veya sözlü talep ederse, bu noktadan sonra yine 1. madde geçerli olur. 
Peki, gerçekte ne olmuştur?
Eğitim Bir sen üyesi öğretmen, mesai arkadaşı Eğitim İş Manisa Şube Başkanı Necdet İnce öğretmeni darp etmiştir, suç işlemiştir.
Eğitim Bir Sen sessiz kalarak bu suça ortak olmuştur.
Bundan sonrası için ne yapılabilir?
Bu saatten sonra öğretmen K.A meslektaşından özür dilemeli ve Eğitim Bir Sen’den, derhal istifa etmelidir.
Eğitim Bir Sen bu saldırıyı; koşulsuz, amasız kınamalı ve eğer istifa etmiyorsa K.A’yı disipline vermeli ve bu güne kadar sürdürdükleri, kamuda serbest kıyafet için sivil itaatsizlik eylemini sonlandırmalıdır.
Eylem neden sonlandırılmalı?
Madem söz oraya geldi o konuda da bir iki kelam edeyim.
Eğitim Bir Sen’in bir süredir kamuda kıyafet özgürlüğü adı altında sürdürdüğü sivil itaatsizlik eylemi başarıya ulaşmamıştır.
Başta Eğitim Bir Sen üyeleri olmak üzere, eyleme destek cılız kalmıştır. Çünkü kamu çalışanlarının tek sorunu kılık kıyafet serbestliği değildir.
Kamu çalışanları; bu gün kamu personel rejimi değişikliği nedeniyle gelecek güvencesini, iş güvencesini yitirme kaygısı duymaktadırlar.
Kamu çalışanları; yoksulluk sınırının altında ücret almaktadırlar ve emekli maaşları açlık sınırının bile altındadır. Bu nedenle çoğunluğu emekli dahi olamamaktadırlar.  
Kamu çalışanları; birçok angarya işle boğuşmaktadırlar.
Kamu çalışanları; siyasi iktidarın itibarsızlaştırma söylemleri ile karşıyadırlar; iki ay yatıyorlar, doğru dürüst çalışmıyorlar vb.
Eğitim Bir Sen’in hükümete, bir sendikanın hiç olmaması gerektiği kadar, yakın olduğu bilinmektedir.
Elbette türban takan kamu emekçilerinin de sorunları vardır, ancak tek sorun bu değildir.
O nedenle Eğitim Bir Sen’in mevcut durumunu gözden geçirerek, başta Eğitim İşkolunun en köklü sendikası Eğitim Sen olmak üzere, diğer eğitim sendikaları ile ortak bir platformda bir araya gelerek, eğitim emekçilerinin sorunları için, gerçekten mücadele etmeye başlaması gerekmektedir.
Sağlıcakla...


Standart profilin sendika ile imtihanı…

Aslen Gördesli, Manisa’ya çalışmak için gelmiş. Standart Profil Ege Fabrikasında çalışırken sendika ile tanışmış, Petrol İş sendikası ile…
Anayasal hak, demişler. Her çalışan üye olmalı, hak almak için şart demişler üye olmuş.
Şimdi işsiz.
Yüze yakın arkadaşı gibi…
Direniyorlar.
Petrol İş sendikası yetkilisi basın açıklaması sonrası; mutlaka kazanacağız, diyor. “Çünkü Petrol İş bu güne kadar elini tutanın elini hiç bırakmadı.”
***
Aslen Uşaklı. Oda Manisa’ya çalışmak için gelmiş. Kaç yüz derecelik fırınlardan birinin karşısında canı çıkarcasına çalışırken karar vermiş, insanca yaşamak istiyorum demeye ve üye olmuş sendikaya. Şimdi Petrol İş üyesi…
Oda işsiz.
Oda, sendikaya üye oldu diye işten atılan yüze yakın arkadaşı gibi, Standart Profil Ege fabrikasının kapısında…
—Eskiden, diyor; Sendika bana ne verebilir diye düşünüyordum. Şimdi ben sendikaya ne verebilirim, diye düşünüyorum.
Direnişin onu getirdiği nokta bu!
***
Aslen Manisalı. Standart Profil Ege Fabrikasında çalışırken sendikaya üye olmuş. İdareden çağırmışlar; sendikadan istifa et, buradan emekli olana kadar çalışmanı garanti edelim, demişler.
Basmış istifayı.
“Geleceğim kurtulacaktı Abi, diyor.”
 Şimdi oda kapının önünde… Direniyor.
Tekrar sendikaya üye olmuş.
Bi daha olsa istifa etmeyecek, boş vaatlere kanmayacak gibi duruyor, Fabrika önünde halay çekişinden belli…
***
Aslen doğuluyum diyor, tam olarak hangi şehir diye sormadım. Ne önemi var? Patron için önemliymiş, diyorlar. İçerdekilere telkinlerde bulunuyormuş; Sendikaya üye olanlar doğulu; şucu bucu diye.
Sendika onlara 20.000–30.000 lira para veriyor diyesiymiş…
İşçilerin, çalışanların arasına nifak sokana; Yuh olsun…
***
Sebahattin Bey, aslen nereli bilmiyorum. Sırma saç diyor direnişçi işçiler ona, hiç saçı yok. Fabrikaya her giriş çıkışta alkışlarla, sloganlarla karşılıyorlar kendisini.
Sebahattin bey, Standart Profil Ege Fabrikasının yöneticisi. Sendikaya üye oldu diye işten atılan işçilerin en önemli muhatapları aynı zamanda.
Bakın onun için birde şarkı/slogan yazmışlar…
fark etmez/fark etmez…/ sen bizi işten atsan bile/ fark etmez/fark etmez…/ Sendika/ sendika/ bizi asla terk etmez…/ Sebahattin/ Sebahattin/ Bu işçiler seni asla affetmez…
***
Manisa Organize Sanayi Bölgesinin yıllardır süren yangınına bir yerden su tutmaya başladı Standart Profil Ege Fabrikası direnişçi işçileri.
Bu yangın; Manisa merkezde yaklaşık 50.000 evde yıllardır sürüyor.
Bu yangın; yoksulluğun, angarya çalıştırmanın, geçinememenin, taşeronlaştırmanın, geleceksizleştirmenin harladığı bir yangın.
Yanıyor, yanıyor, yanıyor.
Bu yangın Manisa Sanayi işçisini, işçinin çocuğunu, çocukların geleceğini yakıyor.
İşte bu yangına su tutmaya, söndürmek için çaba göstermeye başladı işçiler.
Sağlıcakla…

Duruşun dili...

"Her durumun dili daha başka durumlardır." der “Duruş” adlı şiirinde Edip Cansever.

Ondandır çevre bakanının, kanser hastası Dilek’e, anlamaz anlamaz bakması.

Ne diyor? “Yardım ediyoruz, alınıyor.”

Şaşırıyor, oysa onun bildiği tek durumdur bu. Yardım vermek, yardım almak.

O ona yardım edenlere, alınganlık etmemiştir bu güne kadar.  “Allah razı olsun.” demiştir.

Alıp cebine koymuş, düşürmemeye gayret etmiştir. Bu…

O kendisine TOKİ başkanlığı verildiğinde de, milletvekilliği uygun görüldüğünde de, bakanlık yolu açıldığında da, velinimetine şükran duymuş, hayır dualarını eksik etmemiştir.

Veren el vardır, alan el vardır. Durum da duruş da bundan ibarettir, sayın bakanın nezdinde... O bildiği duruşu sergilemiştir, en vakur haliyle.

***

Ancak durum hesap edilenden farklı gelişmiş, kanser hastası genç kadın, paranın eline sıkıştırılması üzerine düşünmüş ve insan olmanın en yalın hali ile “ben dilenci değilim” sonucuna varmıştır. Bir duruş sergilemiştir.

Bu durumda yapılması gereken, verilen parayı iade etmek ve iki çift laf etmektir.

Öyle yapmıştır. “Belli ki siz hiç çaresizliği tatmamışsınız. Sayenizde insanlık açısından bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Ben dilenci değilim.” demiştir.

Bakanda olsanız, hükümdarda… birkaç kelime sizi alıp yerden yere vurabilir ve yüz hatta bin yıllarca o halinizle anılabilirsiniz.

Tıpkı, Büyük(!) İskender’e “Gölge etme başka ihsan istemez.” diyen Diyojen’in binlerce yıl minnetle anılması gibi…

***

Bu gün ne bu hal, nereye gidiyoruz diye düşünüyorsanız, benim bu düşünceye cevabım; bir “duruş” eksikliği nedeniyle bu halde olduğumuzdur…

Toplumsal olarak, bulunduğumuz her alanda, Dilek gibi, sadece kendi bireysel kurtuluşumuz için değil, diğer kanser hastaları içinde bunu düşünebilmektir, duruş…

Bulunduğun alanda yaşadığın sorunlara, nasıl çözümler bulduğuna ve bu şekillerin ahlaki olup olmadığını düşünebilmektir, insan olmak.

Diyelim kamuda çalışıyorsunuz; öğretmen, hemşire, doktor, hizmetli ya da küçük bir banka servisinde memur(*); sırf daha rahat bir pozisyonda olabilmek için, birilerine eyvallah diyorsanız, Duruşunuz yanlış, demektir.

Dilenci gibi olursunuz ve her zaman başınızda size sadaka veren, ihsanda bulunan, yardım eden birileri yer alacaktır.  

Bu dilenci gibi olma hali zamanla ruhunuzda bir yoksullaşma meydana getirirki, tıbben tedavisi yoktur. Ve şairin dediği gibi; ne kadar zengin olsanız yoksulluğunuz bitmez. (*)

***

Dün Dr. Ersin Arslan’ın bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü günün yıl dönümü idi.

2012 Nisan'ında işlenen bu cinayet, tüm sağlık çalışanlarının yakıcı şekilde hissettiği, sağlıkta şiddet olgusunun doruk yaptığı bir andı ve 'ölümden öte köy yok' diyen bütün sağlık emekçileri, geçen yıl, işlerini bırakarak sokaklara çıkmıştı.

Bu yıl işte o kara günün yıldönümünde üç ayrı duruş sergilendi.

SES ve TTB’nin öncülüğünde 12 sağlık örgütü(hemşireler derneği, ebeler derneği, sosyal hizmet uzmanları derneği, psikologlar derneği vb.); “Grev, dedi ve aynı gün yurdun büyük bölümünde alanlara çıktı. “Sağlıkta şiddet sona ersin.” diye haykırdı. Manisa’da da CBÜ Hastanesinde 350–400 kişi ile görkemli bir eylem gerçekleştirildi. Akhisar ve Salihli’de basın açıklamaları yapıldı.  

Türk Sağlık Sen Ersin Arslan’ın ölüm yıldönümünü “yas günü” ilan etti ve tüm ülkede bununla ilgili mesajlar vereceklerini açıkladılar. Nasıl bir mesaj verecekleri çok anlaşılamadı. Ancak Manisa Devlet Hastanesi Bahçesinde 30–35 kişinin katıldığı bir basın açıklaması yaptılar.

Sağlık Sen ise hani en büyük(!) en yetkili olmakla övünen Sağlık Sen nasıl bir duruş sergiledi, derseniz. Bilmiyorum. Açayım web siteleri bakayım dedim. Gördüm ki; “Kalite ve Performans konulu AB projesinin Almanya aşaması tamamlanmış.” Ne demekse… İlgilenmedim.  Almışlar ve düşmesin diye dikkat ediyorlar diye düşündüm.

İşte üç farklı duruş… Yorumu siz okurlara bırakalım.

Sağlıcakla…

(*)Edip Cansever