21 Nisan 2009 Salı

Sendikal yarar... Parmaktan sonra...

Kapıyı zorlarcasına açıp birazda sinirli bir tavırla "Ben sendikadan istifa edecem।" deyiverdi. Daha doğrusu serbest bıraktı cümleyi. Ağzını açması yetmişti cümlenin ağzından dışarı fırlamasına. Halinden ve ellerinin duruşundan sinirlendiği hem de çok sinirlendiği belliydi. -Otursana dedim. Şaşırdı. Duraksadı. Ancak kendini koyvermek istemiyordu belli ki, oturursa ikna edilebilir, yumuşatılabilir ve vazgeçebilirdi kararından. -Yok. Oturmayayım. İşim var. -İşini gör öyle gel. Hiç hesaplamamıştı bu konuşmaları. Oysa kafasında "Ben sendikadan istifa edecem."i haykırıp çıkmak vardı. Oturmak hiç aklına gelmemişti. -Yok bi daha gelemem. -İstifa formu doldurman gerek. Yanımda da yok... Ne oldu? Neden oturmuyorsun? - Ya ben yıllardır sendikaya üyeyim ama bir yararını da görmedim. Deyiverdi son bir çırpınışla. Başka da gücü yoktu konuşmayı uzatmaya. Belli ki sinirleri bozulmuştu. Ağladı ağlayacak. Dönüp gitti. Hiçbir yararını görmemişti sendikanın. Soramadım ki "yarar"dan kastı nedir diye. Acaba başhemşirelerin, müdürlerin, başhekimlerin bizim sendikaya üye ol diyerek sendikacılık oynadığı bir ortamda ne gibi bir beklenti içindeydi? Servis sorumluluğu, müdürlük, şeflik dağıtan sendikanın "yararlı sendikacılığı(!)mıydı beklediği?" Ortada kocaman bir yanlış anlama, bilgi eksikliği, bilgi kirliliği, ilgi eksikliği, adına ne derseniz deyin ortada bir olgu vardı. Ya arkadaşlarımız sendikayla ilgili anlattıklarımızı dinlemiyorlar veya biz yeterince açık anlatamıyoruz meramımızı. Bir ihtimal daha var, ki o kuvvetle muhtemel, güdümlü sendikaların "Siz üye olun yeter. Bizim personel şube müdürlerimiz, başhemşire yardımcılarımız, müdür yardımcılarımız sizin yerinize halleder mücadeleyi." demesi ile ilgili olabilir. Yukarda ifade bulan cümlede tek doğru yan vardır oda "sendikal mücadeleyi hallettikleri"dir. Onun dışında hallettikleri pek bi şey yoktur kendi koltuklarını sağlamlaştırmaktan öte. Bu güdümlü sendikaların beyanları, ama bizim hiç böyle dediğimiz duyulmuş değildir. Misal bir sendika gezisinde çalışanlardan biri şöyle bir soru yöneltti; "Bize sendika olarak ne verebilirsiniz?" Dedik ki: "Size sendika olarak hiçbir şey veremeyiz. Zaten sendika bir şeylerin dağıtıldığı, tayin terfi vaat eden yerler değildir. Biz bir sözün arkasındayız. Diyoruz ki: Birlikte olursak, dayanışma içinde olursak, birbirimize sırtımızı yaslarsak, daha az eziliriz, daha çok hak elde ederiz. Yoksa sendika ne avukattır vekalet verebileceğiniz, nede çobandır insanları güden. Sendika bizlerin içinde var olarak, katılarak, çaba harcayarak vücuda getirdiği bir olgudur. İçinde var olursak, sorunlarımızı oraya taşırsak, taşıdığımız sorunlara çareleri birlikte ararsak başarılı oluruz. Diğer türlü, hükümetler değiştikçe sendika değiştiren, sendikadan da tayinimi yapsın, daha rahat çalışmamı sağlasın arkadaşımın sırtına binerek beni yükseltsin diye bekler dururuz. Bu arada da Genel Sağlık Sigortası yani paran kadar sağlık yasası geçer. Ardından bakar kalırız. Aile hekimliği başlar, çaresiz sözleşmeler imzalarız. Kamu hastane birlikleri pilot yasası meclis gündemine gelir, bize sözleşmeli çalışma dayatılır, hastaneler haraç mezat satılır, biri iki mızırdar sonra günlük yaşam gaileleri arasında unutuveririz memoşun parmağına bakaraktan. Sağlıcakla…

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=21924

Hiç yorum yok: