24 Şubat 2011 Perşembe

Afat SES, Bidenecik Yürek, Türkü Söyleyivirerek...

Kızanla, Tabip Odası ve SES Sendikası 13 Mart’ta bi eylem edivicelemiş.



Anakara'ya gidilcemiş de parasız sağlık için hükümete ünleyivecelemiş.

Deyivatılarmış ki sağlık hepicemize ortak olsun, koskoley doktora görünelim, hemşirele bize daha eyi baksın.

E eyi baken, dedim bende. Bi yo gidin de, gelin bi güzel...



Yoo, dediler sende gelcen, hep birlikte ediveriyoz bu eylemi...



Yahu kızanna, etmeyin tutmayın ben nası edemde geliverem, dediysemde dinletemedim.



Gelcen deyolada başka bişey demiyola...



Edivicekleri eyleme bi dene türkü seçmişle. Bulutsuzluk bilmem nesimiymiş neymiş onla söyleyivatımış.

Bizim buralarda çok türkü söylenip duru, emme ben bunu anca duyuvatırın.

Bakın ne deyo türküde...

Sözlerimi geri alameycen. (Almayın tabi çocom, almayın neçin alıvicekmişsiniz ki?)


Yazdığımı yeniden yazameycen. (Yazmayın tabi, daha evvel yazmışınız, kör değil okusaladı.)


Çaldığımı baştan çalıpdurameycen. ( Ne çalması kızanım. Duyan duyuvemiştir gari, çalmayın.)


Bi daha geri heç geri dönemem…(Dönüvimeyin gari, yörüyün.)


Akıvecekse gözyaşım kurumasın gari. (Akıvecekse kurumaz zati, bak çoccom akicek kan damarde durmazmış.)


Çoşup durucese gönlüm duruvemesin. (çoşu çoşu vesin tabi…)


Hindi dost bilip durduğum anılarım ünlemesin. ( Haklıssınız çoccom. Ünlemesin.)


Bi daha geri dönebilimiyim hiç. (Hiç.)


Heç bi kere bayram olmadı heç. (Olmadı tabi, pamık para etmeyero, mazot pahlı, bayram nerdeee…)


Bir umuttu yaşatıveren bencezi, Alıvedim elime sazımı. ( Alıvede bidene çalıve, guvrak guvrak oynayıverem gari.)



Haden çocum, afat güzel bi eylem düşünüvemişiniz.



Hep barba gidemde dönem gari, epey mazot yakcek otobüsle emme neydelim başka türlü SES’imizi duymeyero bu hökümet…



Demi çocum ne va yani sağlık parasız oluvese neoludu.



Bak her dohtora çıkınca sekiz lera kesivatıla…



Eczahanaya her gidişimizde, deze ver baken onlera, onbeşlera...Veremde çocom, vamı baken.



Amcan kahveye çıkameyyoro parasızlıktan, sen ver ver deyyon.



Deyi vatırın eczacı kıza, teyze deyo bu parala hökümat alıp duru, valla bize değil.



Eyde çocom biz hökümata vergimizi veryoz, bağkırımızı yatırıyoz, daha niye bizden para isteyola, deyince susup kalıyo kızcez.



E madem bu kadar sorun va ben deyyom ki kızanla; gidiverem şu Angara’yada SES’imizi duyuruverem…



Haden gari…



Sağlıcakla…

17 Şubat 2011 Perşembe

Hayde...

Türk Tabipleri Birliği, benim bildiğim ve gördüğüm, en renkli, aynı zamanda en heyecan verici eyleme hazırlanıyor.

Eylemin tanıtım videosu bile bu heyecanı yeterince iyi yansıtmış...

Videoda bir doktor odası resmedilmiş. Odada her masada üçer, dörder hekim... Sohbet ediyor, konuşuyorlar.

Bir masada beyaz önlük giymemiş ama yüreği, beyni, elleri, geçmişi ve geleceği ile beyazlığa beyazlık katan Dr. Eriş Bilaloğlu görünüyor.

Söylenen sözlere yeterlilik veren bir doktor hafiften masaya vurarak ayağa kalkıyor ve "Hayde gidelum hayde" diye bir karedeniz türküsünü söylemeye başlıyor.

İlk anda ne oluyoruz der gibi bakan onlarca doktor türkü söyleyenin sempatik tavırlar ile oda içerisinde türkü söylemeye devam etmesi ve ara ara arkadaşlarının omzuna dokunarak, hayde demesi ile karşılaşınca… Hava değişiyor.

Kısa bir süre sonra ritim tutan ve el işaretleri ile hayde diyen ve hep bir ağızdan türkü söyleyen bir doktor korosu oluşuyor.

Her "Hayde" dendiğinde heyecanla ellerini havaya kaldırıyorlar ve boynunda stetoskop olan bir bayan hekim ayağa kalkarak, türküye eşlik edecek tarzda, oyuna duruyor.

Ardından bir heyecan bir heyecan…

İzlerken hayde diyesi geliyor insanın...

Hayde 13 Mart'ta Ankara'ya...

İki dakikalık videonun sonunda da "Çok Ses Tek Yürek, Türkü Söyleyerek Haydi, 13 Mart'ta Anakara'ya" deniyor.

Hayde...

13 Mart'ta Ankara'da yapacakları eyleme çağırıyorlar bütün sağlık emekçilerini…

Videoyu birlikte izlediğimiz arkadaşlardan biri soruyor; bunlar doktor mu, oyuncu mu, diye…

Doktor olan arkadaş cevaplıyor: “Bunlar doktor. Baksanıza çekingen duruyorlar...”

Doktor, doktorları çekingenliğinden tanıyor...

Ama bu sefer o çekingenlik kırılacak ve 13 Mart'ta Ankara'da büyük bir sağlık emekçisi korosu "Hayde" diye türkü söyleyecek, hep bir ağızdan...

Hayde…

Bu sefer 14 Mart Tıp Bayramından bir gün önce büyük ve coşkulu bir miting yapacak sağlık işçileri...

Ve o mitingin ertesinde ilk defa gerçekten bayram yapma ümidiyle dönecekler Ankara'dan...

O nedenle haydi diyorlar birbirlerine ve bize...

Hayde...

Her 14 Mart'ta büyük otellerde tıp baloları yapan hekimler yola düşmeye karar vermişler.

İşte bu gerçek...

Yolu yapan yürüyendir, der Michael Löwy...

İşte yolu yapacak olanlardan bu çağrı…

Hayde…

İnanmayanlar inansın, duymayanlar duysun; doktorlar, hemşireler, ebeler, sağlık memurları, sağlık teknisyenleri, psikologlar, eczacı ve diyetisyenlerin çağrısıdır bu...

Hayde…

13 Mart öncesi 27 Şubat'ta Diyarbakır’da TTB ve SES’in öncülüğünde, bir bölge mitingi ile ilk provasını yapacaklar, ardından diğer bölge illeri gelecek ve finalde; 13 Mart Ankara…

Hayde…

Uzun yıllara dayanan eğitimimizin, ülkemizin dört bir yanında fedakârca çalışmamızın, acillerde, polikliniklerde, laboratuarlarda, ameliyathanelerde geceli gündüzlü sarf ettiğimiz emeğimizin karşılığını istiyoruz...

Piyasaya düşürülmüş bir sağlık hizmetinin "oyuncusu" değil, topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak görevimizi gelecek kaygısı duymadan yapmak istiyoruz...

Bütün Sağlık Çalışanları hakkımız olanı istiyoruz...

Hayde gidelum hayde...

13 Mart'ta Ankara'ya...

Hayde…

Ne diyelim; Yoldan dönenin kaşığı kırılsın…

Sağlıcakla...

10 Şubat 2011 Perşembe

Ölü, suçlu ve evli...

Bu iki hafta çok yoğun geçti. Torba yasa ile yatıp torba yasa ile kalktık.

İnsanın; vay be... ne torbaymış, diyesi geliyor.

İçinde devlet memurlarından, stajyer gençlere, çiftçi borçlarından, işsizlik fonunun kullanımına, esnek çalışmadan, sendika ödeneklerine kadar her şey var...

Kimine göre merhem(!) kimine göre acı bir zehir...

Kimi çıkarsa yanarız diyor, kimi çıkmazsa...

Bazı sendikalar müjde diye nitelerken bazı sendikalar her gün meydanlarda...

Çıkıyoruz sokağa; Torba yasa staj yapan öğrencilerin aldıkları ücreti düşürüyor diyoruz, açıklama yapıyoruz.

Hemen ertesinde; Torba yasa çiftçilere merhem olacak diye haber okuyoruz gazetelerde.

Çıkıyoruz sokağa; Torba yasa, asgari ücret alan 16 yaşındaki gençleri, iki yıl daha, az ücrete mahkum ediyor, diyoruz.

Gazetelerde; Sendikalara müjde torba yasa ile toplu görüşme primi geliyor, haberi...

Çıkıyoruz sokağa; Torba yasa ödünç memurluk, ödünç işçilik getiriyor, memurlara sürgün getiriyor, diyoruz.

Şu haberi okuyoruz; Torba Yasa'dan memura müjde gibi düzenlemeler çıktı. Yasaya göre doğum iznine çıkan memur, isterse 2 yıl ücretsiz izin yapabilecek.

Biz daha bu habere, yahu biz çocuklarımızı ağaç kabuğu ilemi besleyeceğiz ki ücretsiz izne müjde diyorsunuz, diye cevap veremeden bir başka gazete patlatıyor haberi.

"Torba Yasa" Yürürlüğe Girdiğinde Sağlık Çalışanları Yıllık İzin ve Raporlu Dönemlerinde Ek Ödeme Alacak.

Hafiften kendimizi toparlayıp da; Torba yasa esnek ve kuralsız çalıştırmayı getiriyor, bu yasadan sonra iş kazaları artacak diyecek oluyoruz... ve yandaş medya, plazalarında bir müjde haberi daha yazma hazırlığındayken tam...

...

OSTİM'de bir patlama, bir patlama daha...

...

Onlarca işçi güvencesiz, güvenlik önlemleri yetersiz, korkunç koşullarda yanarak can veriyor… Öyle ki yanan işyerinin bodrum katından mesaj çekiyorlar arkadaşlarına.
Yanıyoruz, diye...

Bu bir cinayettir, bu bir vahşettir, diyoruz...

Yandaş medya kısa bir tökezlemeden ve şaşkınlıktan sonra patlatıyor haberi;
"OSTİM patlamasının nedeni oksijen tüpü."

Oksijen tüpleri patlamış işçiler ölmüş...
Hepsi bu...

KESK daha Torba yasa eyleminde yediği biber gazlarının etkisindeyken, ikinci haber düşüyor ajanslara...

"Ölenlerin hepsi sigortalı..."
Yalan diye haykırmaya bile fırsat bulamıyoruz.

...

Maden kazası sonrası ölen işçiler için yaptığı değerlendirmede; "Güzel öldüler." diyen çalışma bakanı yapıyor açıklamayı bu sefer...

"İş sağlığı ve güvenliği, önce insanın kendi sağlığını ciddiye almasıyla olabilir. Biz yapısal ve teknolojik tedbirleri alsak bile, eğer insanlar kendi hayatlarını önemsemiyorlarsa bu çok büyük bir zafiyettir."

Evet sonunda gerçek suçlularda bulundu...

İşçiler...

Ölen işçiler...

Kendi sağlığını ciddiye almayarak bu işyerlerinde çalışan ve ölen işçiler...

Bu arada OSTİM'de patlama olduğundan beri medyada müjdeli habere rastlamıyoruz diyenler.

Ne dersiniz, tıkandılar mı?

Hiç sanmam...

Alın size OSTİM müjdesi...

Melih Gökçek'ten müjde...

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ostim'deki patlamalarda hayatını kaybeden ve evli olanların ailelerine belediye meclisi kararıyla ev verileceğini bildirdi...

Her ne kadar kendi sağlıklarını korumayarak suç işledilerse de, artık evleri olacak ölü işçilerin.

Müjde...

Artık eviniz var, öldünüz ve torba yasa çıktı çıkacak...

Sağlıcakla...

4 Şubat 2011 Cuma

"Sağlık Hakkı Yazıları" adlı kitabım çıktı.

"Sağlık Hakkı Yazıları" adlı kitabım çıktı isteyiniz, edininiz...





zeynelakaplan@msn.com

Askerlik muafiyeti, staj zorunluluğu...

On yıl polislik yapan askerlik görevinden muaf olacak.

Gerekçe, polislerin zaten silah eğitimi almaları ve askeri eğitime ayrıca gerek olmayacağı…

Bir de içişleri bakanının gerekçesi var; “Vefa borcu bir bakıma” diyor.

Asker arkadaşlarım; biri polisti, biri veteriner, biri öğretmen, biri tiyatrocu, biri atom mühendisi…

Acemi eğitimi sonrası seçmeler yapıldı.

Bir subay ve astsubayın karşısına çıkardılar bizi, sırayla...

Ne iş yaptığımız soruluyordu, anlatıyorduk.

Önümde tiyatrocu arkadaş vardı.

Sordular, anlattı, anlattı, anlattı...

Hangi konservatuarı bitirdiği, aldığı ekstra eğitimleri, kursları…

Bir ara hiç bitmeyecek sandım…

Ne kadar çok eğitimi varmış tiyatrocuların?

Onca kursun, eğitimin arasında şöyle bir cümle çıktı ağzından.

“…dan diksiyon dersi aldım.”

Hah dedi subay, başçavuşa dönerek "Bunu subay ordu evinin santraline yazalım, bak diksiyon dersi almış…"

Sıra polise geldiğinde merkez komutanlığında inzibat olmuştu bense askeri hastaneye seçilmiştim, atom mühendisi ise nizamiye çavuşu olmuştu…

* * *


Polislere askerlik muafiyeti getirilmesine bir diyeceğim yok ama aynı muafiyetin çok çok altında bir talepte bulunan sağlık emekçileri bakın nasıl bir muamele ile karşılaşıyorlar.

Geçen yıl büyük uğraşlar sonunda nihayet sağlık emekçilerine, kısıtlı birkaç meslek grubuna da olsa, lisans tamamlama imkânı tanındı.

Ama sevinçleri kursaklarında kaldı üniversiteler fahiş harç ücretleri ile taçlandırdılar bu imkânı.

Ona da tamam dedi sağlık çalışanları ve aile bütçelerinden fedakârlık yaparak ödediler/ödüyorlar, harç ücretlerini...

Ama geçenlerde anlaşıldı ki hemşire ve ebelerin lisans tamamlama yolunda karşılaşacakları daha çok engel, engebe, zorluk var aşmak zorunda kalacakları.

Sağlık Bakanlığı lisans tamamlamaya başvuranlar için bir staj genelgesi yayınladı.

Staj yapacaksınız diyorlar...

Hem de otuz iş günü...

Öyle bir genelge ki Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı…

Hastanenin A servisinde çalışan ebenin çalışması staj sayılacak ama B servisinde çalışanınki sayılmayacak...

Aile Sağlığı Merkezlerinde ve Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışanlar hiç ama hiç dikkate alınmayacak.

Geçici görev ya da rotasyonla staj yapmalarına imkân tanınmayacak.

Yıllık izin alarak staj yapmaya kalksalar yetmiyor.

On yıla kadar hizmeti olanların yirmi gün izni var, diğerlerinin otuz, ama staj süresi otuz iş günü olarak belirlenmiş, oda yeterli değil.

* * *


Kendi çözümünü bulmuş bakanlık.

Mesai dışı çalışma...

Aile bütçesinden fedakârlık yaparak fahiş harç paraları ödeyen sağlık emekçileri birde ailelerine ve dinlenmelerine ayıracakları zamandan tasarruf ederek staj yapacaklar.

On yıl polislik yapan askerlikten muaf olacak ama on yıl hemşirelik yapan hemşirelik stajından dahi muaf olamayacak.

Hani eşitlik?

Hani vefa borcu? Polislere vefa borcu varmış içişleri bakanlığının askerlik muafiyeti getirmiş.

Sağlık Bakanlığının sağlık emekçilerine hiç mi vefa borcu yok?

Yıllardır hemşirelik, ebelik yapan bir kişiye hiçbir ekstra eğitim vermeyeceğin halde staj zorunluluğu getirmenin anlaşılır tarafı nedir?

Yine uzun yazdım ama olsun hemşire, ebe ve sağlık memurlarına çok vefa borcum var, çok vefa borcumuz var…

Sağlıcakla…