3 Kasım 2011 Perşembe

Kumluca'nın sürgün törenleri...


Antalya'dan güneye, daha güneye indiğinizde Kemer'e varırsınız. Kemer'den sonra Kumluca...
Kumluca deyince akla deniz, kum vb den önce Birgül Yiğit Kabaklı adında Yiğit bir kamu çalışanı gelir.
Birgül hanımın hikayesini çok kişi biliyordur ancak tekrar hatırlatmakta fayda var.
Hikaye şöyle başlar; Birgül hanım belediye yazı işlerinde görevlidir ve bir gün belediye başkanı tarafından makamına çağrılır. Ona üyesi olduğu KESK'e bağlı Tüm Bel Sen'den istifa etmesi emredilir.
Bu durumda Birgül Hanımdan beklenen "Emredersiniz..." deyip gereğini yapmasıdır.
Bu coğrafyanın erkek kültürü yüzyıllardır kadınlarına bunu belletmiştir çünkü...
Koskoca belediye başkanına karşı gelmek, haşa huzurdan, bir kadın kişinin, bir eksik eteğin(!), bir emeğinden başka gücü olmayanın ne haddine...
Ama kimi zaman öyle olmaz işte.
Gerçi beklenen- umulan olsaydı zaten, bu ülkenin binlerce iş yerinde olan olur ve bizde bu konuyu dert etmezdik.
Yüz binlerce kamu çalışanı her iktidar değişiminde yandaş sendikaya üye olarak; müdürlerinin, amirlerinin, şeflerinin, başhekimlerinin, belediye reislerinin ve bilumum zevatın sevgisine mazhar oldukları gibi Birgül hanımda bu sevgiye mazhar olurdu. Bu nedenle kim bilir oda belki bir müdürlük, müdür yardımcılığı, şeflik kapı verirdi.
Dedik ya öyle olmadı işte...
Çünkü Birgül Hanıma göre sendika üyeliği en doğal insan hakkıdır ve kişiler/çalışanlar istedikleri sendikaya üye olabilirler.
İstifa etmeyeceğini ileten Birgül Hanıma belediye başkanı; Ben kendime yakın(ne demekse) sendikaları bile istemiyorum senin sendikanı hiç istemem ya istifa et yada sendikan sana çalışabileceğin bir belediye bulsun." der.
Birgül hanım bu gün KESK'e bağlı 11 sendikanın iki yüz bin üyesinin yaptığını yapmaktan, onuru için direnmekten geri durmaz.
Durmaz da Kumluca Belediye Reisi'de boş durur mu?
Durmadı ve başladı Birgül Hanımı, kamu çalışanları mücadele hareketi içerisinde eşine az rastlanır şekilde sürgünden sürgüne gark etmeye...
Padişahım çok yaşa...
Birgül Hanım bu kararından sonra tahmin edebileceğiniz gibi sürgünlerle, hakaretlerle, insanlık dışı muamelelerle başbaşadır.
Görevli olduğu yazı işlerinden alınır ve koridorda gelen gidene yol gösterici olarak görevlendirilir. Bu görevlendirme yazılı olmadığından Birgül hanım bu görevi kabul etmez. Soruşturma açılır, ceza alır. Sonra yazılı görevlendirme yapılır, ayakta bekletilir, masa- sandalye dahi verilmez. Bu görevlendirme idari mahkeme kararı ile iptal edilir.
Ardından Birgül Hanım sırasıyla İtfaiye Müdürlüğü, spor salonu, çöp deposu, mezbahahane vb gibi yerlerde görevlendirilir.
Spor salonunda ne iş yapacağım deyince cevaben demirbaş sayımı yapması gerektiği tebliğ edilir kendisine... Durup durup sayım yaptırılır.
Sonra onlar erer muradına biz çıkarız kerevetine diyemiyoruz. Çünkü olayların kurgusu "Binbirgecemasalları" nı aratmayacak kadar uzundur.
Çocuğunu doktora götürmek istediğinde eşin götürsün denir.
İş arkadaşlarına Birgül Hanımla konuşmaması telkinleri yapılır.
Bayan tuvaleti olmayan bir mezbahane de dahil olmak üzere belediyenin her türlü eklentisinde, başka bir deyişle bir bayan memurun görevlendirilmemesi gereken her türlü eklentisinde görevlendirilir.
Tüm bu yaşananlara rağmen Birgül Hanım kendisine telkin edildiği gibi bırakın başka belediyeye geçmeyi veya sendikasından istifa etmeyi, o ilk genel kurulda sendikanın şube yönetimine aday olur ve yönetim kuruluna girer.
Ayıkla Pirincin Taşını...
Sendikaların şube yönetimlerine giren kamu çalışanlarına 4688 sayılı kanun gereğince haftada bir gün sendika izni verilir. Normal şartlarda seçilmişlerin hemen kullanmaya başladığı bu yasal hakkı kullanmak, söz konusu Birgül Hanım olunca, ancak yedi ayda ve mahkeme kararı ile mümkün olur.
Tüm bu yaşananların defalarca soruşturma konusu olduğunu ve Birgül Hanım'ın hep ceza almak durumunda kaldığını söylememize gerek yok. Bu durum Kumluca Belediyesinde çalışan Birgül YİĞİT KABAKLI için artık vaka-i adiyedendir.
Sonuç:
Bu kadar yazıyı okuyunca eminim içiniz şişmiştir. Benimde şişti çünkü.
O halde neticeye gelelim ve soralım... ne olacak?
Öyle ya; Birgül Hanım 2009 yılından bu güne kadar yaşadıklarını yaşamaya, sendikası da dava açmaya ve kazanılan her davadan sonra sayın haşmetmeaplarının aklına gelen yeni bir hukuksuzlukla mı karşı karşıya kalması mı beklenecek?
Elbette böyle olmamalı.
Sendikasına, onuruna, insanlığına sahip çıkmış "Yiğit" Kadın, Kamu çalışanı Birgül Hanıma, en az onun sendikasına sahip çıktığı kadar, sendikası da ona sahip çıkmalı.
Başta Tüm Bel Sen olmak üzere KESK önümüzdeki 8 Mart'ta final olacak bir dizi etkinlik planlamalı ve bu etkinliklerin ana teması "Emekçi Kadınların Sürgününe, Baskıya Uğramasına Hayır." olmalı. Hatta bu kapsamda gerekirse Antalya Kumluca Belediyesi önünde olmak üzere; "Sürgünlere Hayır" bölge mitingi düzenlenmeli.
Tüm bunları veya planlanacak başka türlü eylemleri yapmazsak Birgül Hanımın önünde iki seçenek var; ya Kumluca belediye başkanlığına aday olacak yada kendisine çalışabileceği başka bir belediye bulacak.
Sağlıcakla...

Hiç yorum yok: