18 Ağustos 2013 Pazar

Ah be Ali Hocam...

Ah be Ali Hocam...
Ne zor şey hiç ama hiç vedalaşmak istemediğin bir dostuna veda yazısı yazıyor olmak.
Ve bu vedayı, Nazım ustanın deyişiyle, henüz omuz başımızda boşluğu kesilmiş bir kol gibi dururken yapmaya çalışmak, ne kadar da zor...
Cenazen için evinin önünde bekleşirken, henüz daha cenaze arabası gelmemişken oraya, şimdi bir yerlerden çıkıp gelecekmişsin gibiydi...
Sonra camide cenaze namazında saf tutarken bütün dostların, hemen geçiverip yanı başımıza kendi cenaze namazında ve göz kırparak her bakışa, safa durdun duracaktın sanki...
Hele mezarlıkta, her an bir yerlerden çıkman an meselesi gibiydi...
Sırtında siyah palton, kafanda siyah şapkan ile...
Ali Hocam...
Çok ağladık...
Bütün dostların bir birlerinin gözünün içine bakarak belkide ilk defa konu sen olduğun halde diyecek bişey bulamadılar... 
...
Ah be Ali Hocam...
Bütün dostların, yoldaşların herkes, cenazen için oradaydılar, görmeliydin; evinin önünde, cenazende... Yıllardır bir araya getirmeyi hayal ettiğin herkes oradaydı...
Bir arada ve birlik olmuş halde...
Dedim ya çıkıp gelecekmişsin gibiydi ve sanki kötü bir şakanın son anını yaşatıyormuşsun bize de, en arkadan slogan attırarak bu kötü ruh halinden hepimize yine sen uyandıracakmışsın...
Ya bu ne biçim şaka, dediğimiz de ise göz kırparak, muzip muzip gülümseyecekmişsin, ne biliim öyle düşündüm işte...
...
Ah be Ali Hocam...
Hiç biri olmadı bunların... Kötü kabus hala sürüyor ve anladığım kadarıyla da bitmeyecek...
Yokluğun bütün unutmayacağızlara, yaşatacağızlara rağmen sürecek, biliyorum...
Biz yokluğuna henüz alışamamış olanlar, henüz sonbahara birlikte yapmayı planladığımız iş ve eylemlerde var olacağını sananlar...
Öylece ahlanıp duracağız bundan sonra uzunca bir süre...
Hemen her eylemimizde slogan atılırken derin hüzünler duyacağız senin için...
Sloganlar öksüz kalacak Ali abi...
En çok da  "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz." için hissedilecek bu boşluk. 
Her yürüyüşte, her etkinlikte, yemekte, basın açıklamasında en azından bir kaç dostun bir kere de olsa anacaklar seni... 
Şimdi diyecekler Ali Hoca... 
Şimdi diyecekler Ali Akyol...
Şimdi diyecekler Ali...
Öylece kalacak o şimdiler ve bir türlü burada olsaydı ya varmayacak dilimiz...
Hepimiz Özdemir Asaf'ın "Gerçek değer gelmesi boşluk dolduran değilGitmesi boşluk yaratandır..." sözüne geleceğiz.
En çok bu sonbahar zor geçecek bizim için...
...
Ah be Ali Hocam...
Sence de erken olmadı mı bu ayrılık?
Sence de daha hiç bir veda sözü sarf etmemişken bir birimize...
Hiç ama hiç aklımıza getirmediğimiz bir anda...
Hiç ummadığımız bir yerde...
Hiç yakıştıramadığımız bir şekilde olmadı mı...
Gidişin...
Yokluğun Ali Abi... Alışılmaz değil, nelere alışmadık ki...
Bunada alışırız...
Ama hocam sence de erken olmadı mı? 
Sence de yapacak bunca iş, yaşatılacak bunca kurum, kavga edilecek bunca haksızlık varken...
Neyse Ali Abi... 
Yazı uzadı, Diyeceğim şu ki...
Sana çok ihtiyacımız vardı...
Bu sefer olmadı...

Hiç yorum yok: