20 Şubat 2013 Çarşamba

Sağlıkta Nasıl Nasıl Diyagramı…


—Burası devlet hastanesi mi?
—Değil.
—Nasıl değil?
—Devredildi. 
—Nasıl devredildi?
—Hani tekerlemede var ya; balta suya düştü, suyu inek içti...
—Nasıl inek suyu içti?
— İşte öyle oldu, bir gece yarısı operasyonu ile adına Kanun Hükmünde Kararname denilen bir oldubitti ile…
—Nasıl Kanun Hükmünde Kararname?
—Doğan görünümlü şahin gibi... Yani Kanun hükmünde ama kanun değil; kararname... Bir nevi okus pokus...
—Nasıl okus pokus?
—El çabukluğu marifet... TBMM’de dahi görüşülmeden, kanun hükmünde bir kararname çıkardılar ve bütün devlet hastanelerini kamu hastaneler birliğine devrettiler. Artık oralar devlet hastanesi değil, Kamu Hastaneler birliğine bağlı şirketler.
—Nasıl şirketler?
—Bir şirket nasıl oluyorsa öyle; verimlilik, kar, performans diyen ve tek derdi çok hasta gelsin çok para kazanalım diyen şirketler. Başlarında artık başhekim yok, genel sekreterler var.
—Nasıl genel sekreterler?
—Hani şirketlerin CEO ları var ya, işte öyle.
—Nasıl CEO?
—Bir şirketi kar ettirmek için ekip kuran ve o ekiple çalışan, başarısız olursa işinden olan, şirketin sözleşmeli beyni yani.
—Nasıl beyni?
—Gerçi bu CEO’lar tam beyni de sayılmaz. Çünkü ekibi de kendileri kurmamış.
—Nasıl kurmamış?
—Baksana pideci yöneticiler almak zorunda kalmışlar ekibe.
—Nasıl pideci?
—Basbayağı pideci. Gazeteler yazdı. Okumadın mı? Kimi Manisa AKP il yöneticileri, eşleri, kardeşleri; gerçek işleri kahvecilik, pidecilik, sporculuk, kırtasiyecilik olduğu halde, bu şirket hastanelerine; müdür, müdür yardımcısı oluvermişler. Demek ki CEO değil de siyaset kurmuş ekibi.
—Nasıl siyaset?
—Hamili kart yakinimdir, siyaseti. Bizden olsun yeterki, sağlıkçı olmasa da olur siyaseti. Sağlık alanında hiçbir tecrübesi olmayanların, sırf hükümet partisine yakınlar diye tedavi hizmetleri müdürü olması başka türlü nasıl açıklanır? Demek sistemi kuranlarda başarısız olacaklarını düşündüler.
—Nasıl başarısız?
—E bir yanda SGK; Hastalar birinci basamakta kalsın ki daha az para harcayayım diyecek, diğer yanda katkı katılım payları vatandaşın belini bükecek, hal böyle olunca hasta gidemeyecek bu şirket hastanelerine ve mecburen zarar edecekler.
—Nasıl zarar edecek?
—Hasta gelmezse kar edemeyecekler. Onlarda başlayacaklar çalışanları sıkıştırmaya. İki hemşirenin yaptığı işi bir hemşire yapsın, kar etmeyen servisleri kapatalım, estetik operasyon yapalım, doktor evlere gitsin muayeneye vs vs.
—Nasıl estetik?
—Başka türlü para kazanamayacaklarına göre estetik gibi çok para kazandıran operasyonlara yönelecekler. Oda ne kadar yürür? E bakmışlar sistemin yürümesi zor; bari birkaç yıl eş dost maaş alsın nasiplensin, demişler.  İşleri zor senin anlayacağın…  
—Nasıl zor?
—Zor işte. Gerçi hasta gelmemesi işini sonradan çözdüler. Kamu özel ortaklığı diye bir sistem getiriyorlar. Devlet arsayı veriyor. Özel sektör buraya hastaneyi yapıyor, sonra devlete kiraya veriyor. Tam yirmi beş yıl boyunca fahiş kiralar alıyor bu şirket. Olurda hasta gelmezse diye % 70 de, yatak doluluk garantisi veriyorlar.
—Nasıl garanti?
—Kılçıksız balık gibi… Hasta geldi geldi; gelmedi devlet yine de ödeyecek parayı. Olmadı hastanenin otoparkını, restorantını da bu şirkete verecekler. Bu işletmelerden vergi almayacaklar. Tüm bu imtiyazlara rağmen zarar ederse bu şirket devlet karşılayacak zararını…
—Nasıl karşılayacak?
—Bütçeden… Sağlık ocaklarından sonra devlet hastaneleri de yalan oldu.
 Yani diyeceğim şu ki; Masal Bitti…
—Nasıl Bitti?
Sağlıcakla…

Hiç yorum yok: