—Burası devlet
hastanesi mi?
—Değil.
—Nasıl değil?
—Devredildi.
—Nasıl devredildi?
—Hani tekerlemede var
ya; balta suya düştü, suyu inek içti...
—Nasıl inek suyu içti?
— İşte öyle oldu, bir
gece yarısı operasyonu ile adına Kanun Hükmünde Kararname denilen bir oldubitti
ile…
—Nasıl Kanun Hükmünde
Kararname?
—Doğan görünümlü şahin
gibi... Yani Kanun hükmünde ama kanun değil; kararname... Bir nevi okus
pokus...
—Nasıl okus pokus?
—El çabukluğu
marifet... TBMM’de dahi görüşülmeden, kanun hükmünde bir kararname çıkardılar
ve bütün devlet hastanelerini kamu hastaneler birliğine devrettiler. Artık
oralar devlet hastanesi değil, Kamu Hastaneler birliğine bağlı şirketler.
—Nasıl şirketler?
—Bir şirket nasıl
oluyorsa öyle; verimlilik, kar, performans diyen ve tek derdi çok hasta gelsin
çok para kazanalım diyen şirketler. Başlarında artık başhekim yok, genel
sekreterler var.
—Nasıl genel
sekreterler?
—Hani şirketlerin CEO
ları var ya, işte öyle.
—Nasıl CEO?
—Bir şirketi kar
ettirmek için ekip kuran ve o ekiple çalışan, başarısız olursa işinden olan,
şirketin sözleşmeli beyni yani.
—Nasıl beyni?
—Gerçi bu CEO’lar tam
beyni de sayılmaz. Çünkü ekibi de kendileri kurmamış.
—Nasıl kurmamış?
—Baksana pideci
yöneticiler almak zorunda kalmışlar ekibe.
—Nasıl pideci?
—Basbayağı pideci.
Gazeteler yazdı. Okumadın mı? Kimi Manisa AKP il yöneticileri, eşleri,
kardeşleri; gerçek işleri kahvecilik, pidecilik, sporculuk, kırtasiyecilik
olduğu halde, bu şirket hastanelerine; müdür, müdür yardımcısı oluvermişler.
Demek ki CEO değil de siyaset kurmuş ekibi.
—Nasıl siyaset?
—Hamili kart
yakinimdir, siyaseti. Bizden olsun yeterki, sağlıkçı olmasa da olur siyaseti.
Sağlık alanında hiçbir tecrübesi olmayanların, sırf hükümet partisine yakınlar
diye tedavi hizmetleri müdürü olması başka türlü nasıl açıklanır? Demek sistemi
kuranlarda başarısız olacaklarını düşündüler.
—Nasıl başarısız?
—E bir yanda SGK;
Hastalar birinci basamakta kalsın ki daha az para harcayayım diyecek, diğer
yanda katkı katılım payları vatandaşın belini bükecek, hal böyle olunca hasta
gidemeyecek bu şirket hastanelerine ve mecburen zarar edecekler.
—Nasıl zarar edecek?
—Hasta gelmezse kar
edemeyecekler. Onlarda başlayacaklar çalışanları sıkıştırmaya. İki hemşirenin
yaptığı işi bir hemşire yapsın, kar etmeyen servisleri kapatalım, estetik
operasyon yapalım, doktor evlere gitsin muayeneye vs vs.
—Nasıl estetik?
—Başka türlü para
kazanamayacaklarına göre estetik gibi çok para kazandıran operasyonlara
yönelecekler. Oda ne kadar yürür? E bakmışlar sistemin yürümesi zor; bari
birkaç yıl eş dost maaş alsın nasiplensin, demişler. İşleri zor senin
anlayacağın…
—Nasıl zor?
—Zor işte. Gerçi hasta
gelmemesi işini sonradan çözdüler. Kamu özel ortaklığı diye bir sistem
getiriyorlar. Devlet arsayı veriyor. Özel sektör buraya hastaneyi yapıyor,
sonra devlete kiraya veriyor. Tam yirmi beş yıl boyunca fahiş kiralar alıyor bu
şirket. Olurda hasta gelmezse diye % 70 de, yatak doluluk garantisi veriyorlar.
—Nasıl garanti?
—Kılçıksız balık gibi…
Hasta geldi geldi; gelmedi devlet yine de ödeyecek parayı. Olmadı hastanenin
otoparkını, restorantını da bu şirkete verecekler. Bu işletmelerden vergi
almayacaklar. Tüm bu imtiyazlara rağmen zarar ederse bu şirket devlet
karşılayacak zararını…
—Nasıl karşılayacak?
—Bütçeden… Sağlık
ocaklarından sonra devlet hastaneleri de yalan oldu.
Yani diyeceğim
şu ki; Masal Bitti…
—Nasıl Bitti?
Sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder