9 Ekim 2010 Cumartesi

Toplu görüşmeden grev yasağına

Bugünden dokuz yıl önce yani 2001 yılının ilkbaharında kamu çalışanları arasında “grevsiz, toplu sözleşmesiz sendika yasasının” meclis gündemine gelmesine ilişkin ciddi bir tartışma yürütülüyordu.

O günlerde KESK toplu sözleşme ve grev hakkı olmayan bir sendika yasasını kabul etmeyeceğini ilan etmiş ve yasanın meclis gündemine gelmesi halinde eylem yapacağını duyurmuştu. Yani KESK bu yasaya ilişkin “HAYIR” diyendi.

Yine aynı tarihlerde Kamu-Sen ise “yetmez ama evet” kısmında yer alıyordu.

Memur-Sen ise o günlerde henüz “hizmet sendikacılığının” sihrini keşfetmediğinden etkisiz ve küçük bir sendika idi, bu nedenle olacak, o günlerde nasıl bir tutum izlediğini hatırlamıyorum.

4688 sayılı yasa, 2001 yılının haziran ayında KESK’in “HAYIR”ına rağmen Kamu-Sen’in “Yetmez ama EVET”ten “EVET EVET”e geçmesi ile meclisten geçti.

O günden bu güne dokuz toplu görüşme yapıldı. Dokuz toplu görüşmede doksan dokuz söz verildi. Tutulmadı…

Şimdi 2010 yılının 12 Eylül’ünde sandığa gidecek ve oy kullanacağız.

Bugün için Memur-Sen’in “EVET”çiliği dışında, konfederasyonlar net olarak fikrini açıklamış değil.

Referanduma ilişkin bütünlüklü bir değerlendirme yapmayacağım ama kendi alanımdan yola çıkarak oyumun rengini ve nedenini anlatmaya çalışacağım.

Bu konuda ufak bir hikaye denemesi yapmak yazıyı daha anlaşılır ve akıcı kılacak.

Memur “x” çalışma yaşamında birtakım zorluklarla karşılaşmaya başladığında ilk olarak bunu en yakın çalışma arkadaşları ile paylaşacaktır ve görecektir ki, benzer ve ortak sorunları vardır.

Bu durumda şöyle düşünür; sorunlarmızı çözmek için birbirimize yardımcı olalım, örgütlenelim, sendika kuralım. Haklarımızı almak için işverenle sözleşme yapalım, anlaşamazsak Greve gideriz.

Yani üretimden gelen gücümüzü kullanırız.

Bu durumda memur “x” in, baskılardan ve işveren sendikalarından kendini kurtarması ve gerçek bir sendika kurması söz konusu olursa, ki oldukça zordur, işverenle sendikası aracılığıyla masaya oturması beklenir. Masada da anlaşamazsa Greve gitme hakkı olacağından hakkını alma ihtimali artar.

Şimdi gelelim Referandum paketindeki duruma; Toplu sözleşme hakkı var ancak Grev hakkı yok.

Toplu sözleşmede anlaşma olmaması halinde hakem heyeti devreye giriyor ve heyet son sözü söylüyor. Heyetin seçim şekli ve çoğunluğun kimin lehine olacağı ise bugüne kadar yaşanan örneklerden bilineceği için; sonuç elde var sıfır.

Pakette ek olarak birden fazla sendikaya üye olma yasağının kaldırılması durumu var ki bu konu ise başlı başına “sulu şaka”…

“Sendikal mücadeleyi sulandırıp, komik bir tiyatro oyununa çevirmek istiyoruz, ne önerirsiniz?” diye sorulsaydı ben aşağıdaki beş maddeyi sayabilirdim.

1. Hükümetlere güdümlü sendikalar kurmak. (Kuruldu.)
2. Hükümet sendikalarının yöneticilerini şube müdürü, şef yapmak. (Yapıldı)
3. Toplu görüşme diye bir şey icat etmek bu görüşmeler sürerken zam oranlarını açıklamak. (Toplu görüşmeler yapıldı ve görüşmeler sürerken zam oranları açıklandı.)
4. Toplu görüşmelerin foyası meydana çıkınca, toplu sözleşme hakkı veriyorum diyerek Grev yasağı getirmek. (Referandumdan evet çıkarsa gelecek.)
5. Son olarak birden fazla sendikaya üye olma serbestisi getirmek. (Referandumdan evet çıkarsa gelecek.)

Ondan sonra vur patlasın çal oynasın…

Demek ki kamu çalışanları sendikal mücadelesi için sulu ve içi boş cilalar içeren bir paketle karşı karşıyayız.

Ne dersiniz “Evet” mi “Hayır”mı.

Ben iki kere hayır, diyorum; 12 Eylül 1980’e ve 12 Eylül 2010’a…

Sağlıcakla…

12 Ağustos 2010

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=32042



Hiç yorum yok: