6 Kasım 2012 Salı

Bir KAZ hikayesi...


Bu günden 30-35 yıl önce başlayan serüven nihayet sona eriyor. 
Sağlık; sermayenin, özel sektörün insaflı(!) ellerine, bizzat devlet eliyle, teslim ediliyor.  
Ne demişti başbakan 2005 yılında, bir özel hastanenin açılışında?
“Vatandaşı yolunacak kaz gibi görmeyin.”
Yolunacak kazın hikayesi bilinir ama yeri geldi paylaşalım.
***
Osmanlı hükümdarı yanına iki mabeyncisini alarak Sirkeci'ye gelip bir sandala biniyor. Şanslarına ihtiyar bir kayıkçı düşer.
Yılların tecrübesi ile kayıkcı, yolcularının kimliklerini hemen anlar. Ancak ses çıkarmaz ve işini yapar.
Beşiktaş önlerine gelindiğinde padişah kayıkçıya, "Baba, der. 32 ile nasılsın?"
Kayıkçı: 32'yi 30'a vuruyorum, 15 çıkıyor.
Padişah: İşitiliyor ki son zamanlarda şehirde hırsızlar ziyadeleşmiş, senin evine de giren oldu mu?
Kayıkçı:Bundan iki ay evvel biri girdi. Son günlerde birisi daha dadandı ya. Bakalım ne olacak.
Padişah:Babalık, sana iki besili kaz göndersem, yolabilir misin?
Kayıkçı:Hay hay efendi, ruhları duymaz, cascavlak ederim.
Padişah sandala bir kese akçe atar ve karaya çıkarlar.
***
Gel gelelim mabeynciler meraktadır. Nihayet ertesi gün, hünkâr ile kayıkçı arasında geçen konuşmayı anlamak üzere doğruca Sirkeci sahiline. 
İhtiyarı, kayıkçılar kahvesinde bulurlar. 
Mabeynci: Baba dün Beylerbeyi'ne üç yolcu götürdün. Onlardan ikisi biz idik, seninle konuşan da hünkârımızdı.
Kayıkçı:Bir hatamız mı oldu ağalar?
- Hayır da biz konuştuklarınızı merak etmekteyiz.
- Canım mahrem şeyleri mi söyleteceksiniz bana?
- Haşa! Ancak...
İhtiyar nazlanırken ağalardan biri bir kese altın çıkarıp avucuna sıkıştırır. O zaman ihtiyar, kayığın yönünü Sirkeci'ye doğru çevirip anlatmaya başlar:
- Sultanımız buyurdular ki, 32 ile nicesin? Yani geçimin nasıldır, demek istedi. Ben de ağzımda 32 dişim var, onu bir aya göre ayarlıyorum. Ay 30 gün, ben ise 15 gün ancak iş bulabiliyorum, dedim.
-Eee?
İhtiyar yine nazlanır. Bu sefer diğer mabeynci keseye kıyar, ihtiyar devam eder:
- Sultanımız son aylarda hırsızlar çoğaldı, sana da gelen oldu mu dedi. Yani 'kaşık hırsızlarını' kastederek 'Son günlerde evlenmeler arttı. Senin çocuklarından da evlenen oldu mu?' demek istedi. Ben de 'Evet evime bir hırsız girdi, yani oğlumun biri evlendi, diğeri için de hazırlıklar var, bakalım, Allah Kerîm dedim. Hünkârın hırsızdan kasdı, kaşık hırsızı, yani gelin idi.
Mabeynciler 'Meğer ne kadar basitmiş!' manâsında birbirlerine bakarken kayıkçı sandalı iskeleye yanaştırır.
-Ya üçüncü sual ne idi?
İhtiyar yavaşça sandaldan çıkıp misafirlerini etekleyerek şu cevabı verir:
-Aman efendim kerem buyurunuz. Padişah efendimiz buyurdular ki iki besili kaz... Allah ömrünüzü arıtırsın, işte sizleri gönderdi.
***
O günden sonra kolay para kaptıranlar için “yolunacak kaz” deyimi dilimize yerleşmiştir.
İşte sayın başbakanda özel hastanelere bir uyarıda bulunuyor ve “Vatandaşı yolunacak kaz görmeyin.” diyordu.
***
O günden bu güne özel hastaneler vatandaşı yolunacak kaz olarak gördüler mi- görmediler mi?
Bu soruya ben yanıt vermeyeceğim. 
Yaşayanlar daha iyi bilir. 
*** 
Gelelim konumuza...
İşte konuşmadan tam yedi yıl sonra Kamu Hastaneler Birliği oluşturuldu ve   bundan sonra kamu hastaneleri de özel hastane mantığı ile çalışacaklar. 
Başlarına da genel sektereterler(CEO) atandı. 
***
Şimdi tek eksiğimiz ise birinin çıkıp; "Vatandaşı yolunacak kaz görmeyin." demesi.
Sağlıcakla... 

Hiç yorum yok: