18 Ocak 2012 Çarşamba

Gelenek Sürüyor...


Hrant DİNK davası sonuçlandı.
Yorumlara bakıyorum.
Vicdanları yaralayan bir karar çıktı, diyorlar.
...
Ne vicdan varmış, yaralan yaralan bişey olmuyor.
Adam, beni kullandılar, diyor.
Savcı örgütlü işlenmiş bir suç var, diyor.
Sağır sultanların, kör emniyet müdürlerinin bilgisi dahilinde; karakollarda kahramanlık resimleri çekiliyor cinayetin hemen sonrasında,  koca bir Trabzon’un kahvelerinde konuşula konuşula işleniyor cinayet, satın alınan silahın nevi, çıkılan yolun saati tek tek işleniyor tutanaklara da...  
Yine de iz yok diyor mahkeme... 
Sonuç?
Biri çocuk, biri azmettiren iki piyon…
Başka?
Sonra yorum yapılıyor ana haber bültenlerinde; vicdanlar sızladı, diye…
Yada;  yaralandı vicdanlar…
Ne vicdanmış.
En ağır ve pis kokulu cinayetlerde bile anca sızlıyor, olmadı yaralanıyor.
13 yaşında kıza 26 kişi tecavüz ediyor, kız karşı koyabilir, tecavüzü kabul etmeyebilirdi, diyor mahkeme…
Sonra Hrant’ı vuran 17 lik tosun için; çocuktur, diyorlar.
Anca, yaralanıyor vicdanlar…
Ne demişti Hrant’ın Rakel’i?
“Bir çocuktan katil yaratan karanlığı sorgulamadan…”
Evet, o karanlığı sorgulamak günüdür, gelmiştir, geçmiştir…
Hep aynı sernaryo ile sahneye konan tiyatroları artık kaldırmıyor midem…
Vicdanımın sızlayacak yeri kalmadı, yaralarımdan irin sızıyor…
Kör kurşunlara gelen Hrant’ın delik ayakkabılarını görüyorum sürekli…
Bütün kaldırımlara o fotoğrafı yerleştiriyorum.
Üstüne örtülü kağıdın beyazlığı kirletiyor her yanı…
Bu dava ile kirleniyor her karış toprak…
Tek tesellim; “Bu dava bitmeyecek.” diyen insanların varlığı…
Başka da umudum yok bu coğrafyadan, ne kurumlarından ne mahkemelerinden adalet beklemiyorum…
Geceleri kör karanlıklarda açıyorum gözlerimi, tavana bakıyorum…
Yıldızları görüyorum beton tavanlarda…
Van’da üşüyorum, naylon çadırlarda yanıyorum, Agos’un önünde kurşunluyorlar sırtımı da... ölmüyorum…
Cinayeti kör bir kayıkçı olup görüyorum.
Oturup kendi yaralarıma ağlıyorum.
Hrant’a, Uğur’a, Türkan’a, Ahmet’e, Musa’ya, Turan’a, Nazım’a, Sabahattin’e, Necati’ye, Songül’e, Behçet’e…
Ve bu ülkenin faili meçhul(!) bahçesinin kırmızı karanfillerine…
Alıcı kuşlar dönüyor tepemde…
Cehenneme kadar yolunuz var diyorum…
Bu dava bitmeyecek, o kadar...
Sağlıcakla…




Hiç yorum yok: