29 Ocak 2008 Salı

KIRILDI CONTANIN BAŞI

Kütahya’da bir tren raydan çıktı.
Aklımız oynadı. Neler oluyor diye çakıldık kaldık televizyon ekranlarına. Ertesi gün ilk işimiz gazetelerde haberin ayrıntılarını aramak oldu ahlı vahlı. Yazık, tam dokuz kişi ölmüş, onlarca da yaralı var. Oysa en güvenilir yolcu taşıma yöntemidir denir tren yolu için.

Ekranlarda ilk olarak Habip SOLUK (Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı) "conta başındaki rayların kırılması" ile olduğunu sanıyoruz diyor. Conta başı neki? Cevaben muhabir eğiliyor raylara, işte şu diyor. “İki demir arasındaki mesafe çok az olması gerekirken, soğuk nedeniyle bu mesafe artıyor ve kazaya davetiye çıkarıyor.” (Kazaya davetiye çıkarmak. Sanırım tv muhabirlerinin kullandıkları bu ve benzeri kalıp cümleler başlı başına bir yazının konusu olmalı.)

TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman da, "Kazanın ray çatlaması veya kırılması yüzünden meydana gelmiş olabileceği şüphesi üzerinde duruyoruz" diyor ve ekliyor. “Trenin bakımı 3 gün önce yapılmıştı. İhmal söz konusu değil" Bak demek ki ihmal yokmuş. Koskoca müsteşar, genel müdür yalan diyecek değil ya.

Bu arada Metalürji Mühendisleri Odası Başkanı Cemalettin Küçük ‘ten hafif bir itiraz duyuluyor. “Birleştirme noktasındaki kaynak standartlara uygun yapılmamış olabilir, bakımsızlık nedeniyle de kırılma meydana gelebilir.” Bak sen şu bozguncuya. Bilmeden bilmeden nasılda konuşuyor. Ne bakımsızlığı TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, "Kazanın ray çatlaması veya kırılması yüzünden gelmiş olabileceği şüphesi üzerinde duruyoruz. Araştırmalar devam ediyor. Trenin bakımı 3 gün önce yapılmıştı. İhmal söz konusu değil" demedi mi?

Trenin bakımı üç gün önce yapılmış adam bakımsızlık diyor.

Sonra Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) Genel Başkanı Yunus Akıl’dan açıklama; “O bölgede en son 1989’da yol bakımı yapılmıştı. Yani 20 yıldır raylara bakım yapılmıyor”

Ne! İnanmam trene üç gün önce bakım yapan bir kurum hiç yola yirmi yıl bakım yapmamış olsun. İnanmam. Ama BTS Genel Başkanı devam ediyor. “Yol bakımında, yolun baştan aşağı yenilenmesi gerekiyor; travesten yani rayların altındaki taşlardan, bağlantı malzemelerine kadar her şey elden geçiriliyor, yenileniyor, onarılıyor. Her yıl en az 500 km’lik yolda bakım olması gerekiyor. Ama 2002-2006 arasında yani son 5 yılda toplam 463 km. yol yenilemesi yapıldı. Bir yılda yapılması gereken yol bakımı bile 5 yılda yapılamadı. Ayrıca her 10 kilometrede bir yol bekçilerinin olması gerekiyor ki yollardaki herhangi bir problemden derhal haberdar olunsun, gerekenler yapılsın. Ama yapılmıyor.”

Peki bu kadar ihmal vardı da neden daha önce açıklamadın sayın genel başkan?

Biz hep açıkladık ama siz duymadınız. O sırada türban tartışıyordunuz. O sırada Manisa Sporun yeni transferi ile ilgileniyordunuz. Biz yıllardır Tren yoluna yatırım yapılmayarak nasıl kara yoluna mahkum edildiğimizden bahsediyor tabiri doğru ise yırtınıyorduk, ama siz çok meşguldünüz duyamadınız.

Şimdi TBMM genel kuruluna Genel Sağlık Sigortası yasası getiriliyor, sağlık hakkı yok sayılıyor, paran kadar sağlık deniyor. YÖK başkanı üniversiteler paralı olsun diyor. Çalışma Bakanı 150 ve üstü bayan çalışanı olan işyerlerinde kreş açma ve emzirme odalarının olması ile ilgili zorunluluğu ortadan kaldırma hazırlığı yapıyor. Bu yasa hazırlığını savunurken “Kadın istihdamını artırmayı istedikleri için böyle yaptıklarını söyleyebiliyor.”

Bunca şey olurken biz hala meşgulüz. Hala türbanı tartışıyoruz. Nasıl bağlanacağına varana kadar.

-Tren kazası niye olmuş?
-Conta başı kırılmış.
-Conta başı neki?
- Daha conta başını bilmiyorsun cahil sende.

Sağlıcakla…

7 Ocak 2008 Pazartesi

RADYASYON HALA VİTAMİN DEĞİL!


Hükümet nerede budanacak bir hak görse hiç vakit kaybetmiyor başlıyor budamaya. Bu anlamda uzun süredir üzerinde durduğu bir konuda radyoloji çalışanlarının mesailerini uzatmak.
Radyoloji çalışanları günlük sekiz saat mesai yerine beş saat mesai yapıyorlar. Bunun nedeni de şua ışınları yani radyasyon. Uzun süre şua ile çalıştıklarında, yeterli ve dengeli beslenmediklerinde ve yeterince dinlenmediklerinde kansere neden olan şua ışınlarının zararlı etkilerini en aza indirmek için bir takım kurallar konmuş. Günlük beş saat mesai, yılda otuz gün şua izni, gece uykularından mahrum bırakacak görev verilememesi vs gibi.
Haliyle olayın iç yüzünü ve radyasyonun sağlığa verdiği zararları bilmeyen insanlar oh ne ala memleket diyorlardır.
Ancak gerçektende insan sağlığına zararlı olan radyasyonun kötü etkilerini bu kadar sosyal hak bile yok edemiyor sadece azaltabiliyor. Hal böyle iken bazı başhekimler radyasyona vitamin muamelesi çekme hakkını kendinde görüyor ve bu hakların yok edilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Haliyle Sağlık Bakanlığı da boş durmuyor.
Geçen aylarda çıkardığı bir yönetmelikle röntgen çalışanlarının mesailerini günlük beş saatten dokuz saate çıkardı. SES bu haksızlığa karşı dava açtı ve yargı kararı ile şimdilik bu hatadan dönüldü. Fakat hala hükümetin bu yönde çabaları devam ediyor. Bu çabalara Avrupa da çalışan röntgen çalışanlarının çalışma saatlerinin uzunluğu örnek gösteriliyor her ne hikmetse aynı ülkelerde çalışanların aldıkları ücretten ve çalışma koşullarından hiç bahsedilmiyor. Konu ile ilgili TÜMRAD-DER Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneğinin yaptığı çalışma oldukça ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. Ayrıntılı rapor derneğin web sitesinde mevcut açılıp okunabilir. Ben birkaç başlığa değinerek konuya dikkat çekmeye çalışacağım.Anket, Manisa dahil 22 ilde yapılmış ve toplam 707 radyoloji çalışanı bu çalışmaya katılmış. İşe ilk olarak çalışılan cihazların lisansları sorularak başlanmış ve sonuç; halen lisansı olmadan çalıştırılan cihaz sayısı 17, toplamda % 22,9.
Radyoloji çalışanlarının koruyucu kurşun önlüklerle çalışması gerekirken; Ankete katılan teknisyenlerin % 72 si kurşun önlükleri yeterli bulmuyor.Yine bu çalışanlarda dozimetre adı verilen, kişinin maruz kaldığı radyasyon miktarını ölçmeye yarayan cihazların yetersiz olduğu görülmüş. Örneğin, 26 teknisyeni olan bir hastanede dozimetresi olmayan teknisyen sayısı 12 kişi. Radyoloji teknisyenlerinin yaklaşık olarak % 18’nin dozimetresi bulunmamaktadır. 37 hastanede radyasyonla çalışan ve anketimize katılan 707 kişiden 127’sinin dozimetre sinin bulunmadığı ortaya çıkmış. Dozimetresi olan teknisyenlerinde ayda bir kontrol edilmesi gerekirken bu çoğu zaman aylarca aksamakta imiş. Radyasyon birikmesi nedeniyle çok iyi havalandırılması gereken röntgen bölümlerinin durumları da içler acısı. “Havalandırması olmayan hastane oranı % 20, havlandırması olup ta çalışmayan hastane oranı % 28, havalandırması olup ta yetersiz kalan hastane oranı ise % 52’dir.”Yani koruyucu önlem alınmıyor ve malzeme yetersiz.Değinmeye çalıştığım konular raporda öne çıkan olumsuzluklardan sadece birkaç tanesi. Peki, bu durumda radyasyonu hala vitamin zanneden sayın yöneticilere şöyle bir soru sorsak. Sayın Başhekim bu eksiklerden herhangi biri mesailerle ilgili örnek gösterdiğiniz Avrupa ülkelerinde yaşansa ne olurdu? Ne olurdu ben söyleyeyim başta o kurumun yöneticisi olmak üzere tüm sorumlular cezalandırılır ve görevlerinden alınır daha sonra da tüm eksikler en kısa zamanda giderilirdi. Şimdi siz radyoloji çalışanlarının sosyal haklarına göz dikip de örnek gösterdiğiniz ülkelerde yöneticiler nasıl davranıyormuş birazda onu örnek alsanız kendinize. Belki kraldan çok kralcı olmaktan vazgeçersiniz kim bilir.
Mesai saatlerinin uzatılması ile ilgili genelgenin size gelmesini beklemeyip internetten indirerek röntgen çalışanlarına tebliğ etmekte sakınca görmediniz ancak aynı genelge mahkeme tarafından iptal edilince bakanlıktan yazı gelmedi bahanesinin arkasına saklanmakta sakınca görmediniz. Lütfen biraz olsun ilkeli olun ve unutmayın radyasyon vitamin değildir.
Sağlıcakla…