9 Ekim 2010 Cumartesi

Kabahatin çoğu senin canım kardeşim

Ortada bir öfke var.

Bu öfke kamu çalışanlarının, memurların öfkesi.

İstisnasız bütün memurlar öfkeli…

Kimi, hükümete öfke duyuyor % 2.5 zam önerdikleri için.

Bu maaşla geçinilir mi diye soruyorlar kendi aralarında.

Kimi zaman alay ediyorlar durumlarıyla, “bozdurur bozdurur harcarız artık verilen zammı” diyerek, ironik bir yaklaşım ve hüzün dolu bir gülümsemeyle bakıyorlar kameralara…

Çocuklarına sunamadıkları imkânları dizilerden izleyip biraz rahatlasalar da.

Koca koca şirketlerin başındaki manken oğlancıkları kendi çocuklarıyla özdeşleştirirken inceden bir tebessüm gelse de yüzlerine.

Sonra ansızın 23 haberlerinde % 2.5+ 2.5 haberiyle gerçek hayata dönüyor ve tekrar Hükümete kızıyorlar. Allah onların…

Kimi, sendikaların masaya oturanlarına kızıyor.

Mesai içinde veya dışında internet başlarında, anketlere katılıyorlar…

“Masaya oturan konfederasyonlar ta başından KESK gibi davranmalıydı”yı işaretliyorlar.

Facebookta paylaşıyorlar anket sonuçlarını.

Sonra paylaşımlarına ufak notlar düşüyorlar; “KESK sendikacılık yapıyor, bizimkiler de iş yok” diye. Hem saflarını belli etmenin hem de "maazallah KESK’li zannedilmenin" yükünü üstlerinden atarak yapıyorlar bunu.

Bazısı “Ben Kamu Sen’e üyeyim ama Salı günü bu iş bitiyor. Yeter artık” diyor. Belli ki salıya kadar tatilde, “yeter artık”layarak da daha önce fark ettiği olumsuzlukları görmezden geldiğine ilişkin fikir veriyor.

Kimi, sendikaların hepsine aynı kızgınlık ve öfke ile dolu.

Sendikaların hepsini menfaatçi olmakla suçluyorlar. “Sırf kendi menfaatlerini düşünüyorlar, içlerinde bir tek KESK gerçek sendikacılık yapıyor, o da siyaset yapıyor” diyerek eleştiriyor kendince ama yaptığı eleştirinin siyasi bir eleştiri olduğunun ayırdın da olmadan.

Kimi siyaset demiyor da “ideolojik yaklaşım” diye yaftalıyor KESK’in davranışını.

Kamu-Sen ve Memur-Sen’i zaten eleştirmeye bile gerek duymuyorlar çoğu zaman… Allah onların…

Kimi ABD ye kızıyor ve onun IMF’sine…
Olayın Ergenekonla bağlantılı olduğunu iddia edenler bile çıkıyor ve dönüp Ergenekona da kızıyorlar.

Zaten onlar yemiş bitirmiş ülkeyi diyerek kimi yerde ufaktan haklı da bulanlar çıkıyor bazen. Ama daha cümlesi bitmeden yine öfkeleniyorlar.

Kimi arkadaşlarına kızıyor.

“Hepsi korkak” diyor.

“Kendi aramızda birlik olamıyoruz ki” diyenden arkadaşları için “hepsi müdür yalakası kardeşim, hükümet değiştikçe sendika değiştiriyorlar. En son bende mecbur kaldım değiştirmeye.”

Yani ortada bir öfke var. İstisnasız bütün memurlar öfkeli.

Kimi hükümete öfke duyuyor.

Kimi sendikaların masaya oturanlarına kızıyor.

Kimi sendikaların hepsine aynı kızgınlık ve öfke ile dolu

Kimi arkadaşlarına kızıyor.

Bir tek kendilerine kızmıyorlar.

“Bu işin böyle olmasında ne kadar sorumluluğum var” diye bir soruyu kendilerine sormuyorlar.

Grevsiz toplu sözleşmesiz yasa meclis gündemine geldiğinde, sekizincisi yapılan toplu görüşmelerde nasıl sessiz kaldıklarını hatırlamıyorlar.

İktidara yakın olan sendikaya nasıl akın akın üye oldularını, o sendikadan nasıl milletvekili seçtiklerini, küçük menfaatler için nasıl geleceklerini hiçe saydıklarını hiç ama hiç hatırlamıyorlar.

Dizilere, magazine, futbola ve bilumum eğlenceliğe ayırdıkları zamanın küçücük bir kısmını nasıl sendikal mücadeleye ayırmadıklarını tamamen unutuyorlar.

Sadece kızıyorlar. Kızıyorlar. Kızıyorlar.

Nazım Ustanın yıllar önce “Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim” dediğini nedense akıllarına bile getirmiyorlar।
Sağlıcakla...

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=26422


Hiç yorum yok: