10 Ekim 2011 Pazartesi

"Sokak... Meclis... Kurmak... "


Bir Ankara dönüşü ve yine hayal kırıklığı... Hayırlı uğurlu olsun.
Ne demişti DİSK, KESK, TMMOB ve TTB; 8 Ekimde Ezilenlerin ve Emekçilerin Sokak Meclisini Kurmak İçin Haydi Ankara'ya...
Der demezde başladık hazırlanmaya.
İş yerlerini gezdik, bildiriler dağıttık, çalışanları ikna için markajlar uyguladık.
Bu başka dedik...
Bu herhangi bir Ankara mitingi değil dedik, yazılar yazdık, söz söyledik...
Ürettik, tükettik ve on binlerle çıktık Ankara yoluna...
Ne için?
Sokağın Meclisi demişlerdi ya onun için...
Açıkçası aklımızda net bir şey yoktu, "Sokağın Meclisi"nin nasıl olacağına ilişkin, ama bizi çağıranlar, bu çağrıyı yapanlar, merkez yönetim kurulu üyelerimiz, meclis üyelerimiz ve bilumum ağabeylerimiz mutlak bir şey düşünmüşlerdir demekten de kendimizi alamıyorduk.
Böyle iddialı bir çağrının içi elbette boş olamazdı ve bize bir alan açacaklardı, buna kuşku yoktu...
...
Ama gel gör ki hiçte öyle olmadı. Bırakın değişik bir şeyler yapmayı, alışkın olduğumuz mitingin bile hazırlıklarını göremedik Ankara'da...
Saatlerce tren garı önünde her an yürüyüşün başlayacağı beklentisi ile bir birimizin yüzüne baktık durduk.
Ne bir ses aracı ne bir anons ne kitleyi motive edecek bir müzik yayını...
Üyelerin şube yöneticilerine sordukları soruları yöneticilerde sendikalarının MYK üyelerine soruyor, hata bazı şube başkanları KESK MYK'dan birilerine ulaşmaya çalışıyordu ama nafile...
Kimsenin yuvarlak; cek, cak sözlerinden öte bir şey demesi mümkün olamıyordu.
Tren garının önünde duyulan tek müzik ise eylemcilerin cep telefonlarından megafonlara aktardıkları bir iki parçadan başka bir şey değildi.
...
Zaten yorgun olan kitle, tren garı önünde saatlerce bekletilerek iyice bitirildi.
Neden sonra yürüyüşe geçildiğinde ise "geçmiş olsun" durumu vardı.
Yürüyüş sırasında ne kortejlerde görevliler vardı nede ses araçları...
Hal böyle olunca önden arkaya gelmesi gereken sloganlarda gelmedi. İş şube yöneticilerinin kişisel inisiyatifine kalıyordu ki buda hemen yanımızda yürüyen parti kortejlerinin kendilerini ifade eden sloganlarının gürültüsüne kurban gidiyordu dersem yanlış bir şey söylemiş olmam.
Kısacası ne emekçinin nede ezilenin sesi duyulabildi yürüyüş boyunca...
Sendika kortejinden atılan; Toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız sloganı daha atılır atılmaz parti kortejinden yükselen bir başka sloganla bastırılabiliyordu.
...
Alana gelindiğinde hafiften bir kıpırtı olduysa da bildiğin konuşmalar ve konser etkinliği emekçilerin omuzlarını iyiden iye çökertti...
Demek böyle kuruluyormuş sokağın meclisi(!)...
...
Şimdi 10.11.2011 günü yani "Sokağın Meclisi" kurulalı üç gün olmasına rağmen biz meclis üyelerine bundan sonrasına ilişkin bir program sunulmuş değil.
Açıp bakıyoruz örgütlerin web sayfalarına;
DİSK henüz eylemi haberleştirmemiş bile (belli ki yorucu bir eylem olmuş),
KESK "İnsanca Yaşam, Eşit-Özgür, Demokratik Bir Türkiye İçin Onbinler Ankara’daydı!",
TMMOB "DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin “İnsanca yaşam için eşit, özgür, demokratik bir Türkiye” sloganıyla düzenlediği miting Türkiye’nin dört bir yanından gelen on binlerce insanı Ankara’da buluşturdu." diye haberleştirmiş,
TTB ise ""Sokak meclisi" Ankara'da toplandı." demiş.
Ne eylemi henüz haberleştirmememiz, DİSK'in ne de diğer üç örgütün somut bir şey yazamamış olması tesadüf değil elbette...
Neyse halim çıksın falım misali; mitingin organizasyonundan halimizin ne olduğu ortaya çıkmıştır, üzücüdür.
...
Önümüzdeki günlerin çok yoğun saldırı yaşayacağımız, bu gün olduğu gibi, günler olacağı çok açıktır.
Bu saldırılarla baş etmek ciddi mücadele azmi ve hazırlık gerektirir.
8 Ekim Mitingi, Sokak Meclisi, tertibinden anlaşılan bu ciddiyetten uzak olduğumuzdur.
İğneyi kendimize çuvaldızı hükümete batıracak isek, bunları yazmak gerekiyordu.
Sürçü lisan ettiysek şimdiden affola...
Sağlıcakla...

Hiç yorum yok: