5 Aralık 2010 Pazar

Aşının ithali biber gazının yerlisi

Yoksa siz de ilerde biber gazı maliyetini arttıracak çocukların yerli aşı vurulmaları yerine yerli biber gazı ile etkisiz hale getirilmesinden yana mısınız?

Seksenli yılların ortalarında o zamanın tek televizyonu TRT'de Zeki Alaysa–Metin Akpınar’ın aşı ile ilgili reklâm filmleri gösterilirdi. O filmlerden en çok aklımda kalan kısmı ise Metin Akpınar’ın “Çocukla aşı olmaz. Zeytunge, zeytunge” dediği bölümdü. Metin Akpınar böyle deyince fondan aşının faydaları anlatılmaya başlanırdı, Metin Akpınar anlamaya çalışan mimikleri ile dinler tam anladı denilen yerde; “Hemen eşeği aşılatacağım” der ve bu yolla taşrada çocuklara verilen önem hicvedilirdi.

Benim çocukluğuma ilişkin bu kareler bizlere ve büyüklerimize aşının önemini çok iyi anlatmış olsa gerek köye sağlık ekibi geldiğinde annem kolumdan tuttuğu gibi aşılatmaya götürmüştü beni. Benim aşının güzel ve yararlı olduğunu anlamamda sağlık görevlisinin üzerine aşı damlatılmış şekeri ağzıma vermesiyle mümkün olabilmiştir diyebilirim.

Biber gazı ile ilgili haberlerin ajanslara düştüğü yıllar ise 2000'li yılların başında oldu. Emniyet artık toplumsal olaylarda vatandaşı copla dağıtmıyor, biber gazı kullanıyordu. Yani önce gazlıyor, ardından copluyordu. Bazen gazlarken copluyor, bazen de coplarken gazlıyordu. Çoğunlukla “Ayakların baş olmaya…” yeltendiği anlarda ortaya çıkan bu gaz en çok "Taksimde 1 Mayıs" tartışmalarında tanıştığımız bir olgu haline geldi. Hatta bir süre sonra bu kimyasal silah, emniyet teşkilatının vazgeçilmezleri arasında yerini almış ve geçen yıllarda kullanımı epey artmıştı.

Biber gazı ile aşının aynı yazıya malzeme olması fikri ise ülkemizde yerli biber gazı üretimine başlanacağına ilişkin haberi okumamla ortaya çıktı. Belki tesadüf belki değil ama bu haberi de TRT'nin web sayfasından okudum.

Haberde; yılda ortalama 70 bin adet biber gazı ithal eden emniyetin katlanarak artan biber gazı maliyetinden gaza gelerek çareyi yerli üretimde bulmasından bahsediliyordu.

Bu haberi okuyunca ilkokulda almış olduğum ve şimdilerde neredeyse unutulmuş olan “Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” eğitimimden olsa gerek heyecanlandım. Heyecanlandım çünkü artık eylemlerde gözümüze “yerli malı” biber gazı sıkılacaktı. Bu durum bizlerin, gazı üretenlerin yurttaşlarımız olması nedeniyle avunmamız ve dolayısıyla da daha az acı çekmemizi sağlaması söz konusu olabilirdi. Hem belki gazı kullanan polis memurları sprey kutularının üzerindeki uyarıları okuyacak ve sıktıkları maddenin vitamin olmadığını, bir tür kimyasal silah olduğunu düşünerek daha az sıkmaya özen göstermeleri de ihtimal dahlindeydi. Ve böylece biber gazı maliyetleri katlanarak artmak yerine katlanarak azalabilecekti.

Konunun aşı ile bağlantısı ise Sağlık Bakanlığı'nın, Emniyet'le aynı hassasiyetleri paylaşmayıp yerli aşı üretimi ile ilgili bir çalışma içine girmemesi nedeniyle oldu.

Yılda 70 bin adet biber gazı, 50 milyon adet de aşı ithali yapılıyor ülkemize. Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre 2009 yılında aşı için 300 milyon TL para harcanmış.

Gerçi emniyetin biber gazı maliyetlerinin katlanarak artacağı ile ilgili öngörüsü hiç yabana atılır gibi değil. Bu durumda ya biber gazı sıkılacak insan sayısında veya biber gazı sıkılan insanlara sıkılacak miktarda bir artış katlanması bekleniyor anlamı çıkar ki her iki durumda da pek parlak bir gelecek beklemiyor bizi...

Gelelim deminden beri sormaya fırsat bulamadığımız o beklenen soruya; Sağlık Bakanlığı neden yerli aşı üretimi çaresine yönelmiyor?

Bu konuda sıralanan birkaç bahane var. Birincisi nüfusumuzun az olması nedeniyle aşı üretim maliyetinin yüksek oluşu ki bu bahane aşı üretimi yapan Küba’nın nüfusunun 11 milyon olduğu düşünülürse hemen çürütülür. İkincisi ise devletin üretim yapması fikrine sıcak bakılmamasıdır. Bu konuda biber gazı için düşünülen yerli üretim çözümü düşünüldüğünde inandırıcılığını yitiririr.

Neredeyse Osmanlı'dan bu yana aşı üretebilmiş bir ülkede 1998'den bu yana aşı üretimine son verilmiş ve her yıl milyonlarca lira aşı ithali için harcanıyor.

Yine Sağlık Bakanlığı'nın verilerine dönecek olursak; aşıya 2005 yılında 51 milyon, 2006’da 113 milyon ayrılmış. 2009 yılında 300 milyon harcanmış. 2009 yılında sadece domuz gribi için ayrılan bütçe ise 500 milyon. Görüldüğü gibi asıl katlanma aşıya ayrılan bütçede oluşuyor.

Konya Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Prof. Dr. Osman Erganiş "En fazla 100 milyon avroluk bir bütçeyle aşı tesisi kurulabilir. Burada Türkiye’nin 10 yıllık aşısı üretebilir" diyor (bkz saglikaktuel.com).

Anlaşılan Sağlık Bakanlığının ufku emniyetin ufku kadar açık değil. Bizim gibi her gün hak kaybı yaşanan ülkelerde emniyetin ufkunun açık olması pek şaşılacak bir durum gibi gözükmüyor zaten.

Ancak her şeye rağmen aşı bilinen en etkin koruyucu sağlık hizmeti materyali, biber gazı ise bir tür kimyasal silah ve insan sağlığına zararlı olduğu kanıtlanmış durumda...

Birinin yokluğu sevindirirken diğerinin yokluğu üzüyor. .

Sizce aşı mı, biber gazımı?

Yoksa siz de ilerde biber gazı maliyetini arttıracak çocukların yerli aşı vurulmaları yerine yerli biber gazı ile etkisiz hale getirilmesinden yana mısınız?

Sağlıcakla...
26.11.2010

Hiç yorum yok: