9 Ekim 2010 Cumartesi

HEY ELEMAN-YES SÖR…

Yıllar önce Gani MÜJDE’nin yazdığı, başrollerinde Ercan YAZGAN’ın oynadığı bir dizi vardı. Adını hatırlamıyorum ama eminim biraz bahsedince hepimiz hatırlayacağız.

Ercan YAZGAN otuz altı çocuğu ve üç eşi olmak üzere kırk nüfuslu bir aile olarak köyden İstanbul’a göçer ve asker arkadaşının evine yerleşir. Tam bir yüzsüzlük abidesi olan aile uzun süre asker arkadaşının evinde ikamet eder.

Sanırım hatırladınız.

Ülkemizde, IMF gibi yüzsüz bir Amerikan kuruluşu bütün bürokratlarının maaşlarını sırtımıza yüklemiş ve sadece akıl hocalığı yaptığı tek ülke olmamız nedeniyle sırtımızdan geçiniyor diye, bu diziden yola çıkarak, herhangi bir imada bulunmayacağım. Zaten IMF’nin bütün giderlerini bizim ülkemiz karşılıyor diye, bize dünyanın en yüksek faizini veriyorlar ve üstüne üstlük birde şu yasayı çıkarın bu yasayı çıkarırken geciktiniz diyerek bizimle dalga geçiyorlar da demek istemiyorum. Bunları sağır sultan bile biliyor.

Bu arada dizinin adını da hatırladım. “Kaygısızlar” Dizide Ercan YAZGAN’ın en büyük oğlunun adı elemandı. Ben yazıya esas olarak bu eleman isimli karakterden bahsetmek için başlamıştım.

Malum aile hekimliği uygulaması başladığında ebe, hemşire ve sağlık memurları olarak hepimiz bu noktada bir araya getirileceğiz. Aile Sağlığı Elemanı.

Bizi neden ebe, hemşire ya da sağlık memurluğu meslekleri yerine “elemanlıkta” bir araya getirdiklerini biraz olsun sorgulamak gerek.

Elamanlığı sorgularken elbette dizideki eleman karakterinden yararlanacağız. Hatırlamaya devam edelim.

Eleman bir kafede çalışıyordu. Kafenin Amerika’dan geldiğini söyleyen bir müdürü vardı. Müdür “hey eleman” diye seslendiğinde bizimki asker selamına benzer bir selam vererek “Yes sör.” diye bağırırdı. Buradaki eleman karakterinin en dikkat çekici yönü ise vasıfsız oluşu idi. Elemanın ne yaşadığı, nasıl bir durumda olduğundan uzun uzun bahsetmeye gerek yok nasıl olsa hatırladınız.

Peki, bizler ebe, hemşire ve sağlık memuru iken neden birden elemanlaştırılmak isteniyoruz? Bize aile sağlığı elemanı demek yerine, aile sağlığı hemşiresi, aile sağlığı ebesi, aile sağlığı sağlık memuru diyemezler miydi?

Elbette diyemezler. Çünkü aile sağlığı hemşiresi derseniz, o kişiye aile sağlığı ile ilgili sadece hemşirenin işlerini yaptırmak durumunda kalırsınız.. O zamanda bir aile hekimi, aile sağlığı ebesi, aile sağlığı hemşiresi, aile sağlığı laborantı, aile sağlığı sekreteri, aile sağlığı hizmetlisi istihdam etmek zorunda kalırdınız.

Oysa tüm bu işleri bir kişiye yıkmak için önce onun meslek tanımını elinden alıp vasıfsızlaştırmak gerek. Çünkü hemşirenin görev ve yetkileri, ebenin görev ve yetkileri bellidir. Ama bir elemanın görev ve yetkileri belli değildir. Ona yaptıracağınız işler sizin hayal gücünüzle sınırlıdır.

Sağlık müdürlüğünün düzenlediği aile hekimliği paneline sendikam adına ben katılmıştım. Orada söylediğim bir sözü bu yazıda da tekrarlamak istiyorum. “Aile hekimliği bir ticarethanedir. Dolayısı ile de bir işverenin bir çalışan için öngördüğü ideal ücret sıfır liradır. Bu ideal ücret çalışanların pazarlık gücü oranında artar.”

Şimdi söyleyince çok iyi hatırlayacaksınız. IMF başkan yardımcılarından biri asgari ücret çok fazla düşürün demişti. Bunun anlamı asgari ücret alan işçilerden pek bi ses çıkmıyor demek ki hayatlarından memnunlar. O halde ücreti düşürün.

Asgari ücreti bile fazla gören bu akıl hocaları bizim için ne diyorlardır siz düşünün. Ben tahminimi söyleyeyim; “Yıllardır fazla çalışma, az ücretle, performansa dayalı döner sermaye sistemi ile ezim ezim ezdiğimiz halde bu sağlık çalışanlarından pek bi ses çıkmıyor, hala ezilecek bir yerleri var demekki.”

Hal böyle olunca aile hekimliği uygulaması başladığında da biz elemanlara sade “Yes sör.” Demek düşecek gibi duruyor.

Sağlıcakla…


Not: Bu yazı Kentsel Sağlık Dergisi 2007 Ekim sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: