6 Ekim 2011 Perşembe

Sokağın Meclisi İçin; Haydi...


Kapının önünde yaşlı bir bey…

Çekingen hem de çok.

İçeri girmesi için buyur ediyorum…

—Buyur… Amca Buyur…

İçeri giriyor ama ürkekliği geçmiyor.

Rahatlasın diye sandalye gösteriyorum.

—Buyur... Geç otur.

Gösterdiğim yerde iki sandalye var biri boş, diğerinde bir bayan çantası…

Yaşlı bey hemencecik oturmuyor.

Boş sandalyeyi, üzerinde çanta olandan, uzaklaştırıp oturuyor…

Sonra açıklıyor.

—Çanta var diye oturmadım oraya…

—Aman amca ne olacak? diyecek oluyorum, açıklıyor.

—Ne bilim oğul, artık korkar olduk. İyimizde kötü, kötümüzde kötü oldu bizim…

Ve ekliyor. "Doğuluyuz ya ondan…"



Televizyonda bir profösör. "Cem evlerinin neden ibadet hane ol(a)mayacağından bahisle" konuşuyor, konuşuyor...

Ekrana telefonla bağlandığından, yüzünün şeklini göremiyoruz ama o en profösör tavrıyla bir bir belletiyor milyonlarca insana neyin doğru, neyin yanlış olduğunu.

Belki kimi "ağabey"lerinden gelecek "aferin"lerin verdiği doyumsuz hazla belki körü körüne birşeylere inanmanın verdiği o karanlık cehaletle yapıyor bunu...

Bir ara "semah" dönülmesini kast ederek "ibadet secde ederek olur, folklor yaparak değil." bile diyebiliyor.

Ardından da kimleri "makbul" saydığını anlatmak için "benim arkamda namaz kılan aleviler var." diyebiliyor.

...

Allahım bu ne biçim bir iklim, bu ne mene delice gidiş...

...

Her gün anahaber bültenlerinde pahalı saatlerini ve giysilerini gözümüzün içine soka soka, ölüm haberleri veriyor "enkımen"ler...

Bomba patladı, ölüm...

Araç devrildi, ölüm...

Secde etmedi, makbul değil...

Benim gibi düşünmüyor, hain...

...

İçimde, işte ta sol mememin altında, şairin deyişi ile "cevahirimde" bir sancı...

Sağa dönüyorum sancıyor, sola dönüyorum sancıyor...

Bu ne sancılı gidiştir, bu ne biçim bir ayrımcılıktır ki bizi bize kırdırıyor.

Yaşlanmış, saçlarına aklar düşmüş insanlarda, bu tedirginlik nedir?

Bu kara cahil profösörler, hangi tornacının CNC tezgahından çıkıyor?



...

İçimdeki sıkıntının bir ilacı, hafifleteni olmalı, diye düşünüyorum.

İşte o anda aklıma yarın Ankara yoluna çıkacağım geliyor.

Binbir umut tomurcukları filizleniyor içimde...

İşte bu diyorum...

O güzel haber; KESK, DİSK, TMMOB ve TTB den gelen...

8 Ekim'de “Eşit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye İçin”, “İnsanca Yaşamı Savunmak İçin” Ankara'ya çağırıyorlar...

Emekçilerin ve Ezilenlerin Sokak Meclisini Kurmak İçin Haydi Ankara'ya diyorlar...

Hadi diyorum, Ezilenler, Emekçiler, İşçiler, Kürtler, Aleviler...

Bizi yok sayanlara, "makbul" saymayanlara bir cevabımız olsun...

Sağlıcakla...

Hiç yorum yok: