10 Ekim 2012 Çarşamba

Ya KESK kalacak ya da kapı kulluğu...‏


Günlerdir gazetelerde bir uğursuz haber dönüp duruyor.
Memura kötü haber! 
Memurun iş güvencesi kalkıyor!
Oysa memurun iş güvencesi zaten yok...
Doğrusu hiç kimsenin iş güvencesinden söz edemeyiz...
...
Oysa yıllardır memurları bile inandırdılar iş güvencelerinin olduğuna.
Bakın 657 sayılı devlet memurları kanunu Madde 125 E bendi.... "Devlet memurluğundan çıkarma..."
Memurların hangi hallerde işine son verileceği tek tek sıralanmış.
Öyleki tam on bir bölümden oluşuyor. 
Merak edenler açıp 657 sayılı kanunu okuyabilir. 
...
Peki, nereden çıkıyor bu haberler ona cevap bulmaya çalışalım.
Memurların işten atılma riski diğer çalışanlara göre daha az. 
Yani daha açık ifade ile devlet memurunu işten atmak kolay değil.  
Örneğin bir devlet memurunu, sırf sizin partiye oy vermiyor diye de işten çıkaramazsınız.
Anlı-şanlı partinizin il başkanı bir devlet dairesine girdiğinde, son Osmanlı paşası muamelesi görmeyebilir bu nedenle...
Yada şöyle diyelim, "Siz benim kim olduğumu biliyormusunuz..." höt-zötcülüğü, bazı kamu çalışanlarınca; "Hadi ordan.." diye cevaplanabiliyor...
...
O halde ne yapacaksınız?
Önce kamu çalışanlarının(memurların) iş güvenceleri var, o nedenle çalıştıramıyoruz...
Yan gelip yatıyorlar...
Ham deyip yutuyorlar... diye propaganda yapacak, ardından da bir güzel kısmi iş güvencelerini, insanca yaşam taleplerini, onurlu ve dik durabilme haklarını gasp edeceksiniz.
...
Hangi kamu çalışanları çalışmaz?
İktidara yakın olan, benim arkam sağlam diyen bir avuç yandaş takımı çalışmaz, gerisi basbayağı çalışır. 
Hemde uzun hastane nöbetlerine kalarak sağlıklarından olurlar... 
KKKA lı iğne eline battı diye ölen doktor yan gelip yatarkenmi öldü?
40–50 kişilik sınıflara ders anlatırken gırtlak kanseri olurlar öğretmenler... 
Öyle bakanın dediği gibi sürekli tatil falan yapmazlar…
Öğrencisi tarafından bıçaklanan ve ölen Sevilay öğretmen tatildemiydi?
Ayıptır... ayıp...
...
Uzun söze gerek yok.
Yapılmak istenen, varılmak istenen bellidir.
Asıl niyet KESK'i dize getirmektir.
Kamu çalışanlarınıda kapı kulu yapmaktır.
Neredeyse yirmi yıldır iktidarlarına yandaş sendika yaratabilmek için; başbakan yardımcısı, bakan, müsteşar, danışman, başdanışman, il müdürü, ilçe müdürü, okul müdürü, genel sekreter, başhemşire, servis sorumlusu, bekçi murtaza gibi akla gelebilecek her türlü olanağı kullandılar...
KESK’in genel başkanı dahil her kademeden yöneticisini ceza, sürgün, hapis, mahkeme kıskacına aldılar...
Tüm bu baskı, sindirme, karalamaya rağmen, hala iki yüz binin üzerinde üye ile iki buçuk milyon kamu emekçisinin umududur KESK...
KESK’in...
Hala; "Parasız, Laik, Bilimsel, Demokratik Eğitim." diyen Eğitim Sen'i...
 
Hala; "Herkese, Eşit, Ücretsiz Sağlık." diye haykıran SES'i...
Hala; "Özgür, Demokratik ve Katılımcı Yerel Yönetim." diyen Tüm Bel Sen'i...
Hala; "Vergide, Yargıda Adalet." diyen BES'i...
Hala; ESM, Tarım Orkam Sen, Haber Sen, Yapı Yol Sen, BTS, Kültür Sanat Sen ve DİVES'i var...
Tam on bir işkolunda mücadele yürütmeye devam ediyor KESK... 
Hala...
...
İşte üzerinde durulan bu iradedir ve ortadan kaldırılmak istenen tam da budur. 
Kaldırılmak istenen kamu çalışanlarının kısmi iş güvencesi falan değildir; kamu çalışanından tekrar kapı kulu yaratma isteği, arzusudur ulaşılmak istenen...
...
Özel sektöre bakın...
Bir taşeron şirkette dahi olsa işe girmenin, işte kalmanın bedeli tam itaattir.
 
Siz bilirsiniz efendimciliktir.
Günde on iki saat, haftada altı gün çalışıp gık diyememektir.
Bankadan asgari ücret tutarında maaşı çekip getirip bir kısmını patrona iade etmektir.
...
Bu gün çıkıp, aynı vahşi kurallar kamuda da hüküm sürsün...
Anlı şanlı iktidarımıza karşı çıkaracak, vicdanıyla karar verecek bir tek kamu çalışanı kalmasın...
 
Biz ne dersek, evet efendim, sepet efendim diyen memurlar la dolsun devlet daireleri...
Biz kamu hastanelerini çökertirken, eğitimi piyasalaştırırken, sosyal güvenliği görünmezleştirirken SES çıkmasın...
En önemlisi de bütçeden pay istemek, insanca yaşayacak temel ücret talep etmek asla ama asla akıllarına gelmesin diyorsanız...
 
KESK'i dize getirmek zorundasınız...
Bunun yolu da kısmi iş güvencesini ortadan kaldırmaktır.
Sağlıcakla...

8 Ekim 2012 Pazartesi

Kurtsever-leş-tirilemeyen-lerdenmisiniz?


Bir belgesel izliyoruz...
Belgeselde kurtlar yaban sığırlarını avlamaya çalışıyor.
Uzun bir kovalamacının ardından; iki kurt, bir yavru yaban sığırını sürüden ayırmayı başarıyor.
Yavru yaban sığırı uzun süre kaçamıyor kurtlardan. Biri yavru yaban sığırının boğazından diğeri ise baldırından dişlerini geçirmiş iki kurt onu yere yıkmaya çabalıyor. 
Yavru yaban sığırı kolay teslim olacak gibi değil.  
Ve onu paramparça etmek üzere yere yıkmaya çalışan kurtlara bu halde bile direniyor. 
...
Biz ise yavru yaban sığırının acısını derinden hissediyor ve kurtulmasını ümit ediyoruz.
...
Tam o anda, yaban sığırı sürüsü toparlanıyor ve yavruyu kurtarmak üzere kurtlara doğru koşmaya başlıyor.
...
Üzerlerine aynı anda hücum eden, uzun ve sivri onlarca boynuz kurtları korkutuyor ve kurtlar kaçıyor, yavru yaban sığırı yaralı halde kurtarılıyor. 
...
İzleyenler olarak, hepimizde inanılmaz bir sevinç...
... 
Ancak belgesel burada bitmiyor ve fondaki ses şöyle diyor;
—Bu başarısız avlanma, kurtların yavrularını doyurmak için karşılaşabilecekleri belki de en son fırsattı. Kurtlar uzun açlık döneminden sonra kullanabilecekleri en son enerjiyi de böylece tüketmişlerdi...
...
Bu sözlerden hemen sonra; bir inin önünde, oynaşan beş sevimli kurt yavrusu gösterilir bize.
...
Ve bir son dakika bilgisi ekleniyor. 
-Bu sevimli kurt yavruları büyük ihtimalle açlıktan ölecek...
...
Nerede o yaban sığırı yavrusunu yere yıkmaya çalışan hain kurtlar, nerede yavruları hayatta kalsın diye hayatını tehlikeye atan ve son enerjilerini harcayan fedakâr kurt ailesi?
...
Gerçek yaşamda da kimden yana olduğumuzu işte bu belgesel benzeri haberler belirliyor...
Ve biz yeterince uyanık olamazsak, bir yaban sığırı olduğumuz halde, kurt yavrularına ağlarken bulabiliriz kendimizi...
...
Eğer hayatın anlamını kavramak için belgesel izliyorum diyorsanız, dikkat edin belgeselin yapımcıları kurtlardan oluşmasın. 
Çünkü sürekli olarak aç kalma riski ile karşı karşıya olan kurt yavruları gösterilecektir size... 
Ve kurtların hayatta kalmak için, hiç istemedikleri halde yaban sığırlarını parçaladıkları propagandası...
...
Bakın 4 Ekim'de toplumun büyük çoğunluğunun karşı olduğu bir teskere geçti meclisten. 
Çünkü en büyük belgesel yapımcısı öyle belletmişti.
Ve fondaki en dokunaklı ses, aç kalacak kurt yavrularından bahsetti bize...
Kardeşim Esad'ın, nasıl "Diktatör Esed" e döndüğünü...
Akçakale'ye düşen top mermilerinin neden bu teskere meclise gelmeden hemen önce patladığını...
Hiç ama hiç sorgulamayalım istedi kurt prodüksiyon...
Ve mümkünse bir kaç tane daha "mağdur kurtlar belgeseli" izlememiz bekleniyor bizden...
Ne dersiniz? 
Sağlıcakla…