15 Ekim 2010 Cuma

HALKIN SAĞLIK HAKKI… HAKKI KİM?

Bilmem farkında mısınız artık Manisa’da Sağlık ocağı diye bir şey yok. Yasal olarak 2008 Ocak ayında kapanan sağlık ocakları fiili olarak iki yıla yayılarak, tabelaları yavaş yavaş sökülerek yapıldı bu.

Yerine Aile Sağlığı Merkezleri açıldı. Aslında bir iki istisnayı saymazsanız fiziki olarak pek bir şey değişmedi. Var olan sağlık ocaklarının tabelası kaldırılmadan yanına Aile Sağlığı Merkezi tabelası kondu sonra aradan bir süre geçince, hop sağlık ocağı tabelası kaldırıldı. Ve artık sağlık ocakları yok.

El çabukluğu marifet, sağlık ocakları tarih oldu.

Deminde söyledim aslında fiziki olarak pek bir değişim olmadı. Değişim içerikte oldu.

Artık herkesin bir aile hekimi oldu. Eskiden 2500-3000 lira gelir elde edebilen hekime 5000-7000 lira gelir sunulunca çok da zor olmadı bu değişim.

O günlerde bu değişimin hayırlı bir değişim olmadığını, yazdık söyledik ama ne fayda.

Bir tıp bayramında Sağlık müdürlüğü önüne temsili bir tabutla yürüdük. Dedik ki eğer bu reform(!) sürerse sağlık ocakları tarih olacak, ölecek.

Aile hekimliği geldi ve sağlık ocakları kapatıldı. Bir tıp bayramında da sağlık müdürlüğü önünde Sağlık Ocaklarının 52 si diye lokma döktürdük. Neyse geçmiş gün unutuldu gitti.

Aile hekimliği ile birlikte Toplum Sağlığı Merkezleri açıldı. Dendi ki koruyucu sağlık hizmetlerini bu kurumlar yapacak, yaptıracak, denetleyecek.

Her yüz bin nüfusa bir toplum sağlığı merkezi diyerek üç adet toplum sağlığı merkezi açıldı. Tüm eksikliğine rağmen var olmaları gereken kurumlardı.

Şimdi onların iki yıldır zaten fiili olarak var olmayanların ikisini de kapatıyorlar. Yani üç yüz bin kişiye bir toplum sağlığı merkezi.

2008 de yüz bin kişiye bir toplum sağlığı merkezi yeter diyen sağlık bakanlığı 2010 da bundan da vazgeçti ve halkın sağlığını koruma işini bir anda üçte iki oranında küçülttü.
Bakın SES İzmir Şubesi bu konuda yaptığı basın açıklamasında ne diyor: “Ülkemizde Verem, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, çeşitli ishaller gibi bulaşıcı hastalıklardan, içme suyunda yüksek düzeyde arsenik, hava kirliliği, baz istasyonları gibi çevresel tehditlere kadar, çok geniş bir çerçevede yayılan önemli halk sağlığı sorunları yaşanmaktadır. Bu sorunların çözümü ise sağlığa bütüncül yaklaşım ve bütüncül sağlık hizmeti gerektirir. Aile hekimliği modeliyle birlikte, bu önemli hizmetler Toplum Sağlığı Merkezleri’ne devredilmiştir. Ancak, bu hizmetleri yürüten, bölgesinde yaşayan toplumun sağlığını geliştirmeyi ve korumayı ön plana alarak sağlıkla ilgili risk ve sorunları belirleyen, bu sorunları gidermek için planlama yapan, bu planları uygulayan, TOPLUM SAĞLIĞI MERKEZLERİ şimdi kapatılıyor.”
Nasıl oluyor da bu kurumlar bu kadar kolay kapatılıyor?
Sorunun çok basit bir cevabı var; kimse sahip çıkmıyor da ondan.
Sağlık hakkı deyince insanların aklına hastaneye gidip doktora muayene olmak geliyor. Doktor iyi davransın, terslemesin, istediğim tahlili istesin, ilaçlarımı yazsın hepsi bu.
Oysa halk sağlığı tıp disiplinleri açısından en önemli kabul edilen bölümdür. Koruyucu sağlık hizmetleri, yani kişiyi hasta olmadan önce ele alan, toplumsal faydayı esas alan ve maliyeti en düşük sağlık hizmeti.
Kimler ilgilenecek bu konuyla?
Üç yüz bin kişiye bakacak olan bir Toplum Sağlığı Merkezi mi?
Kabul ediyorum halkın sağlık hakkına, sağlık yardımı diyen bir zihniyetin koyucu sağlık hizmetlerine böyle yaklaşması normalde bu ilde bulunan halk sağlığı uzmanları, tabip odası niye sessiz onu anlayamıyorum.
Sağlıcakla…


Hiç yorum yok: