12 Kasım 2010 Cuma

Bireysel, pilot, ücretsiz(!) Aile Hekimliği

Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğe sorun “Aile nedir?” diye

Size şöyle cevap verecektir; Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik.

Sağlık Bakanlığına sorun; Aile Hekimliği sisteminde neden her birey ailesinden bağımsız olarak istediği hekime kayıt olabiliyor? Aile ana, baba ve çocuklardan oluşan bir birlik ise, aile hekimliğinin aileye tümüyle bakması gerekmez mi? Ailenin parçalanamazlığı ilkesi nerede kaldı?

Emin olun tatmin edici bir cevap alamazsınız.

Ne diyebilir ki?

“Ben vatandaşa hoş görünsün diye adına Aile Hekimliği dedim ama bu uygulamadaki asıl maksadım bireysel sağlık sigortası modelini oturtmaktır. Ancak bu yolla özel sigorta şirketleri ve Sosyal Güvenlik Kurumuna birinci basamak sağlık hizmetlerini devredebiliyorum” mu diyecek?

***


Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğe sorun “Pilot Uygulama nedir?” diye.

Size şöyle cevap verecektir; “Alınacak sonuçlara göre öteki birimler veya bölgelerde uygulamaya geçilmesi amacıyla yeni bir üretim süreci, kalkınma projesi veya iktisadi ve mali uygulamaların önce belli bir tesis, fabrika veya bölgede denenmesi.”

Sağlık Bakanlığına sorun; Aile Hekimliği Pilot uygulamasını beş yıldan bu yana uyguluyorsun. Uyguladığın yerlerdeki sonuçları kamuoyu ile neden paylaşmıyorsun? Eğer pilot uygulamanın sonuçlarını değerlendirmeyeceksek neden adına pilot uygulama dedik? Adına pilot dediğiniz bu uygulamayı hangi hakla tüm ülkeye yaygınlaştırıyorsunuz? Tüm ülkede uygulanan pilot uygulama olur mu?

Emin olun tatmin edici bir cevap alamazsınız.

Ne diyebilir ki?

“Bu uygulamanın devam edip etmeyeceğine pilot uygulamanın sonuçlarına bakıp karar vermeyeceğim, ben Dünya Bankasının ve IMF nin talimatları nedeniyle “Sağlıkta Dönüşüm” adlı bir program uyguluyorum. Bu programda, öncelikle birinci basamak sağlık hizmetleri olmak üzere, sağlığın özelleştirilmesi söz konusu. O nedenle Sağlık Ocağı sistemini kaldırıp yerine Aile Hekimliği sistemini getirmek istiyorum. Adına Pilot uygulama dediğim bu sistemi uyguladığım illerdeki sonuçlara bakıp karar verme durumunda değilim. O halde uyguladığım illerdeki sonuçlar beni ilgilendirmiyor ben uygulamaya ama mutlaka uygulamaya çalışacağım” mı diyecek?

***


Bu aralar kime ne sorarsanız sorun ama Sağlık Bakanlığına, sağlıkta dönüşüme ilişkin, bir şey sormayın çünkü tatmin edici bir cevap alamazsınız. Yapılanları herhangi bir kriterle, ölçü aletiyle ölçmeye çalışmayın anlayamazsınız.

Aile hekimliği pilot uygulaması ilk başladığı yıl olan 2005 yılında ne dediler “Birinci basamak ücretsiz.” Biz o yıllarda bunun geçici olduğunu ve bu sürecin sağlıkta özelleştirme anlamına geldiğini söyledik. Yalanladılar ve kanıt olarakta birinci basamağın ücretsiz olmasını gösterdiler. 2009 yılında bu sözlerini unuttular ve birinci basamağa katkı payı adı altında 2 TL ücret koydular.

SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) tüm katkı paylarının iptali için dava açtı ve mahkeme birinci basamak sağlık hizmetlerinde alınan katkı paylarının yürütmesini durdurdu. Her fırsatta yargıyı hakla şikayet eden hükümet bu konuda şikayette bulunmadı.

Yani alıp eline mikrofonları şöyle demedi hükümet üyeleri; “Biz birinci basamakta katkı payı almak istedik ama SES konuyu yargıya taşıdı ve yargı yürütmeyi durdurdu. Artık sizden, SES ve yargı nedeniyle her başvuruda aldığım katkı paylarını alamayacağım.”

***


Ne yaptı Sağlık Bakanlığı?

Sanki ücretsiz sağlık hizmeti sunmak gibi bir niyeti varmış gibi, İstanbul dahil bütün kentlerde “Birinci basamak sağlık hizmetleri ücretsiz” propagandası yaptılar.

Sağlık Bakanlığının bu davranışını Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğe sorsak bize şöyle cevap verecektir; Söz bulunamadı.

Sağlıcakla…

4 Kasım 2010 Perşembe

1 MM LİK KÜPEYE KAÇ SÜRGÜN SIĞAR

Manisa'da bir Cuma Öğretmen var. Cuma öğretmen Manisa kamuoyu tarafından tanınan bilinen biri.

Hemen her yıl çevre konusunda duyarlılık oluşturmak maksadıyla yürüyüşler düzenleyen çevreci bir öğretmen. Bir yıl Ankara, diğer yıl Edirne’ye yürümüştü. Geçen yılda Hakkâri’ye yürüdü, hani çoğumuzun otobüsle dahi gitmeye cesaret edemediği Hakkâriye... Hem de günde 40 km yol yaparak 2 ay boyunca yürüdü. Bir pazar arabasına koyduğu çantası arkasında Manisa'dan çıktı ta Hakkariye...

Tüm bunları yapan ve kamuoyu tarafından takdir edilen Cuma öğretmen, bundan bir süre önce kulağına küpe takmaya başladı. Hem de hiçbir gerekçe göstermeden sadece sevdiği için taktı bu küpeyi ve o günden sonra bakın başına neler geldi.

1. İlk önce Cuma Öğretmen sözlü olarak uyarıldı.
2. Sözlü olarak uyarının kar etmemesi üzerine soruşturma açılıp “Uyarı” cezası verildi. Hem de birer ay arayla üç uyarı cezası.
3. OKS gibi il genelinde yapılan merkezi sınav görevleri iptal edildi. Bir sınavda Manisa Milli Eğitim Şube Müdürünün, Teftiş Kurulu Başkanının ve Kız Meslek Lisesi Müdürünün içinde bulunduğu heyet tarafından küpe ile gözetmenlik yapamayacağı gerekçesi ile sınav salonundan çıkarılmak istenmesi ile karşılaştı. Bu zorlamayı reddetti ve yazılı emir talep etti. Bu olaydan sonra Cuma Öğretmene hiç bir sınavda gözetmenlik görevi verilmedi.
4. Tüm baskı ve soruşturmalar yetmedi, Cuma Öğretmen 1/30 maaş kesim cezası aldı.
5. Son olarak Manisa'nın Merkez Maldan Köyüne(40 km) sürgün olayı gerçekleşti.

Oldukça uzun süren bu küpe takma mücadelesi sürecini kısaca özetlemiş olduk.

Tabi süreç bundan sonrada devam edecek gibi görünüyor. Olay öğretmenin sürgün edildiği Maldan köylülerinin Cuma Öğretmeni istememesi ile ilgili beyanatlarının basına yansıması ile daha farklı bir boyuta evrildi.

Şimdi olaya “Bu işin içinden çık çıkabilirsen.” Vakası da diyebiliriz.

Olaya kişi hak ve özgürlükleri açısından bakıldığında sorun yok. Zaten milli eğitim müdürünün; Cuma Öğretmenin küpeyi çıkarması durumunda sürgünden vazgeçilebileceği beyanı var.

Peki, sorun ne?

Sorun idarecilerin, toplumun ve Maldan köylülerinin; çocuklarının küpe takan bir öğretmene özenmesi korkusu.

İşte milli eğitim müdürlüğünün kararının arkasında bu çekince var. Çünkü toplumun kalıpları var. Çünkü şeklen yaşayan bir toplumuz biz. Oysa Cuma öğretmen şöyle diyor ; “Taktığım küpeyi abartılı buluyorlar. Ben 1 mm çapında küpeyi masum bir takı olarak ve sevdiğim için takıyorum. Küpenin birde dini, siyasi ve felsefi bir anlam taşıdığını düşünemiyorum bile. Bu durumda beni linç edecekler herhalde. Ben bu küpe ile hiçbir yere veya kişiye, kuruma mesaj vermiyorum.”

Ama dedik ya şeklen yaşayan bir toplumuz. Kalıplarımız var bizim ve herkes o kalıba uydurulacak.

Bakınız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyon tartışmalarına. Karşı çıkanlar ile onlarla mücadele edenlerin söylediklerine.

Ne diyordu o günlerde Başbakan; "1 metrekarelik başörtüsüne takılıp kalmakla Cumhuriyetçilik olmaz" oldukça anlamlı bir cümle. Benzer bir konuşmasında da başörtüsünün artık serbest kalması ve ülkemizin bu sorun yerine bilimle uğraşması gerektiğinden bahsediyor.

Ama gelin görün ki bir metre karelik başörtüsü için istenen hoş görü, Cuma Öğretmenin kendi ifadesi ile “1 mm lik küpe” sine gösterilmiyor. Gerekçe olarak velilerin ve öğrencilerin şikâyetleri gösterilse de bu konuda da Cuma Öğretmen; herhangi bir resmi şikayetin milli eğitime ulaşmadığını, kendisinin öğrencilerden, velilerden ve öğretmen arkadaşlarından destek aldığını söylemesi söz konusu.

Nerde kaldı kişi hak ve özgürlükleri.

Nerde kaldı modern toplum projesi.

O çok girmeye çalıştığımız AB de bu işler nasıl karşılanır?

Her fırsatta AB normları diye öne attığımız metinleri açın okuyun; Cuma öğretmene yapılan muameleyi haklı gösterecek bir bölüm, paragraf, cümle bulabilecek misiniz?

Cuma öğretmen oldukça mücadeleci bir kişiliğe sahip, Eğitim sen üyesi...

Ve bu mücadeleden vazgeçmeyeceğini söylüyor. Gerekirse AHİM e taşırım konuyu diyor.

Şİmdi bu konunun AHİM de tartışıldığını ve o mahkeme heyeti içerisinde küpe takan erkek hakimlerin Cuma Öğretmene yaşatılan eziyetler konusunda ne düşüneceğini hayal edebiliyormusunuz?

Ne diyeceğiz; Şekillerimiz vardır bizim.Erkek adam küpe takmaz mı diyeceğiz. Çocuklarımızın küpe takan bir öğretmeni olsun istemeyiz. Biz böyleyiz mi diyeceğiz?

Ama hayat boşluk kabul etmiyor işte bir öğretmen çıkıyor ve alt üst ediveriyor değer yargılarımızı.

Ben tüm kalbimle Cuma Öğretmeni destekliyorum. Konu çocuklarımla ilgili kısma gelince. Ben çocuklarımın, Cuma öğretmen gibi, aydın, çevreci ve küpe takan bir öğretmen tarafından yetiştirilmesinden yanayım.

Ve bir an önce Cuma Öğretmene yapılan eziyetten vazgeçilmesini, tüm milli eğitim camiasının Manisa’nın eğitim başarısını nasıl alt sıralardan alır üst sıralara çıkarabiliriz sorusuna yanıt aramasını, Başbakanın ifadesiyle bilimle uğraşmalarını tavsiye ederim.

Sağlıcakla…

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=33608