3 Eylül 2013 Salı

Seçimlik Büyük Manisa…

Yerel seçimler yaklaşıyor. Aday adayları da arz-ı endam etmeye başladılar bile. Hem de öyle böyle değil harıl harıl çalışıyorlar. Ben daha iyi yaparım belediye başkanlığını mesajını yaygınlaştırmak dertleri. Mevcut seçme seçilme pratiği içerisinde anlaşılabilir bir çaba.  
Medya mensupları da işin peşinde… Kim hangi partiden aday olacak? Kim kime yakın? İstiyorlar ki ilk onlar duysun, aday isimlerini… İlk onlar haber yapsınlar… Herkes onlardan açıp okusun kimin hangi partiden aday olacağını. Medyanın tavrı da aynı mantık içerisinde değerlendirildiğinde kabul edilebilir geliyor.
***
Ben kendi adıma kimin hangi partiden aday olacağından ziyade ortaya çıkan tabloyu incelemek istiyorum.
İsimleri aday adaylıklarında geçenlerin içerisinde tek bir asgari ücretli çalışan yok. Tek bir ev kadını yok. (Hatta kadın bile yok.) Tek bir özürlü yok. İşsiz yok. Memur yok. Emekli yok.
Kim var?
Müteahhitler, işadamları, zengin siyasetçiler, eski yeni vekiller…
***
Yoksullar, işçiler, emekçiler, kadınlar, özürlüler, emekliler bu şehri yönetmeye aday olmaya bile cesaret edemiyorlar.
Neden?
Çünkü hepsinin aklı başında da ondan…
Biliyorlar ki, bir partiden aday adayı olmak en başta para işi, nüfus işi. Bir bakıyorlar aday adaylarının harcadıkları paralar onların asla bir arada göremeyecekleri meblağlara ulaşıyor.
***
Soruyu birde şöyle soralım. Toplumun çok büyük bir kısmının (%99) seçilmekten yana umudu olmayınca ne olur?
Seçimler iki alanlı bir tiyatro oyununa döner. İşin bir kulisi vardır birde sahnesi…
Kuliste canı sıkkın, suratı asık oyuncu; sahneye çıktığında rolünün gereği çok mutlu gibi davranabilir, güler oynar. 
İşte burada da bir tarafta kanunen seçilmeye hakkı olup, aday olmaya bile cesaret edemeyen % 99, diğer tarafta neredeyse bütün siyaset kanallarını kendisinin seçilmesi için araç olarak gören ayrıcalıklı, para ve nüfus sahibi inmsanlar... 
Bu insanlar hangi partide, herhangi bir basamakta görev alırlarsa alsınlar, bir bakıyorsunuz ilk seçimlerde (belediye veya milletvekilliği) hop aday adayı olurlar.
Seçen ayrı seçilen ayrı…
***
Böyle bir seçim sistemi ile yola devam edilbilir mi? Devam edilirse her zaman olan olur, bir takım para sahibi, nüfus sahibi insanlar seçimler geçene kadar belli vaatlerde bulunurlar ki o vaatlerin çoğu da bu toplum kesimlerinin gerçek sorunlarından uzaktır. Uzak olmayanlar da seçim sonrası unutulur gider.
Şimdi şu aday adaylığı toz dumanından pek vaatlere sıra gelmedi. Malum önce partilerini ikna etmeleri gerekiyor. Sonra başlayacaklar; Teleferik, İzmir’i Gölgede Bırakan Manisa, Değişim, Dönüşüm, Kopuşum, Halk İçin, Şunun İçin, Bunun İçin, Sen Bize Lazımsın Manisa, Hayde Manisa, Hoyde Manisa, Aslansın Manisa...
***
Sonra bir bakacaksınız seçimler geçmiş yeni şehri emin A,B,C partisinden seçilmiş, çiçekler alınmış, tebrik kuyruğuna girilmiş bile. Bakın şimdiden açıklıyorum, o tebrik kuyruğunda elinde çiçekle bekleyen tek bir asgari ücretli, işsiz, ev kadını, özürlü olmayacak. Varsa yoksa müteahhit, işadamı, kaldırım taşı imalatçısı, peyzajcı vs.
***
Ben seçimlerin bu bakış açısı ile en azından halka bir yarar sağlayacağına inanmıyorum. Öncelikle aday adaylarının kim olduğundan önce partiler çıkıp nasıl bir belediyecilik anlayışına sahip olduklarını açıklamaları gerekir.
Bu konudaki görüşlerimi haftaya “Nasıl bir belediyecilik.” Başlıklı yazımda paylaşacağım.
Bu hafta için Nasrettin Hocanın meşhur; bana damdan düşen birini bulun deyişi ile ilgili bir örnek vererek yazıyı bağlamak istiyorum.
***
Mevcut belediye başkanı dahil, bütün belediye başkan aday adaylarına çağrımdır. Bir tekerlekli sandalyeye binip bu şehirde dolaşmaya kalksınlar. Örneğin cemiyetin oradaki üst geçitten, yolun karşısına o tekerlekli sandalye ile geçmeye çalışsınlar.
Geçebilirler mi?
Geçemezler. 
Peki, neden o üst geçidin bu halinden haberdar değiller? Çünkü damdan düşmediler. Çünkü onlar arabaları ile gittiler gidecekleri yere… O üst geçitten her gün geçmek zorunda olan bir özürlü (tekerlekli sandalye kullanan) bu aday adaylarından birinin teleferik projesini duyduğunda vereceği tepki: Yahu ne teleferiği ben daha cemiyetin oradan karşıya geçemiyorum.
Sağlıcakla…

Hiç yorum yok: