8 Ekim 2010 Cuma

Kötü haber, kim için, kime…

Kimi gazetelerde çıkan haber başlığı şöyle “Memurlara kötü haber.”…Haberde konu edilen kötü haber 1,3 milyon memurun iş güvencesini ortadan kaldıracak bir yasanın son hazırlıkları.

Yani bundan altı yıl önce meclisten geçmiş ancak zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmiş olan yasa.

Hani IMF nin yıllardır istediği o meşhur dönüşüm.

Bu yasa tasarısı ile kamuda çalışan memurların neredeyse yarıdan fazlasının artık iş güvencesi olmayacak.

Bu memurlar için kötü haberdir.

Elbette iş güvencesi olanla olmayan bir olmaz. Bu oldukça doğrudur.

Ancak olayın başka bir yönüne bakmak gerek.

Şöyle bir soru soralım; Memurun iş güvencesinin ortadan kalkması sadece memur için mi kötü haberdir?

Basitleştirelim soruyu; Memurun iş güvencesinin ortadan kalkması halk için kötü bir haber değil midir?

Yani haberin başlığı şöyle olsa daha doğru olmaz mı: “Halk için kötü haber. Memurun iş güvencesi ortadan kalkıyor.”

Ahmet amcaya soralım. “Memurun iş güvencesi olmalı mıdır?” Hemen aklına devlet dairesindeki kuyruklar ve bir devlet memurundan gördüğü kötü muamele gelecek ve oldukça hevesli bir ses tonuyla; “Evet kesinlikle kalkmalıdır” diyecektir.

Veya devlet dairelerinde çalışan memurların boş boş oturdukları ile ilgili konuşmalar gelecek aklına, yine benzer bir ses tonuyla “Evet” diyecektir; “Evet kalkmalıdır.”

Bakalım devlet dairelerinde memurlar boş boş oturuyorlar mı?

Kendi alanımla ilgili olduğu için sağlıktan yani hastanelerden örnek vereyim.

Meslek olarak da hemşireleri seçelim.

Bu gün sağlık bakanlığına bağlı hastanelerde çalışan hemşireler Avrupa da çalışan hemşirelerin yedi katı daha fazla hasta bakmakta ve ancak Avrupa ülkelerinde çalışan bir hemşirenin yedide biri kadar ücret almaktadır.

Ülkemizde bir şoför kesintisiz 4 saat, günde 9 saatten fazla araç kullanamaz. Ancak varın gidin Manisa Devlet Hastanesine kesintisiz 24 saat çalışmak bir hemşire için nerdeyse normalleşmiştir.

Aylık mesaisinin yanında hemşireler ayda 80–100 saat fazla çalışma ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

Hemşireler bu kadar fazla çalışırken halen hemşirelik okulu mezunu otuz binin üzerinde insanda gencecik yaşlarda işsizlikle boğuşmaktadır.

O zaman şöyle diyebiliriz; memurlar bırakın boş durmayı, fazla çalışma yapmaya zorlanmaktadır.

Gelelim memurların sayısal olarak çok oluşuna.

Avrupa ülkelerinde memur sayısının nüfusa oranı yüzde sekiz, bizde sadece nüfusun yüzde üçü memur.

Ahmet amcaya bunları anlattıktan sonra, Ee Ahmet amca ne diyorsun? dediğimizde şaşıracak ve belki inanamayacaktır.

Şimdi gelelim memurların iş güvencesinin kalkmasının kimler için kötü haber olduğuna.

2009 Temmuz ayında Sağlık Bakanlığı 18-35 yaş arası kadınlara yönelik kızamıkçık aşı kampanyası düzenledi.

Ülke tarihinde az rastlanır bir şekilde bu aşı kampanyası sağlık çalışanlarına dahi anlatılmadan, yaz aylarında yani nüfus hareketliliğinin en çok olduğu bir ayda ve sadece 33 ilde başlatıldı.

Bu 33 ilin ortak noktası ise, aile hekimliği pilot uygulaması olan iller olmasıydı. Çünkü bu ilerde 1. basamak sağlık hizmetlerini sunanlar sözleşmeliydi. Yani doktor, ebe, hemşire sözleşmeliydi. Daha açık bir ifade ile güvencesiz idiler.

Aşı kampanyası başlar başlamaz SES’ten, tabip odalarından itirazlar yükseldi. Aşı kampanyasının gerekliliği, başlama zamanı, seçilen iller ve alt yapısı eleştirildi. O illerde çalışan sağlık emekçileri tereddüt etti bu aşıları yapmakta. Aşılama oranları düşük seyrediyordu ki çalışanlara bir yazı gitti.

Çalışanlara sözleşmeli oldukları hatırlatıldıktan sonra aşı kampanyasının başarı oranı yani aşılama oranlarının düşük olmasından duyulan memnuniyetsizlik ifade edildi. Aşılamalar yapıldı. Aşı yapılırken gebe olmaması veya belli bir süre gebe kalmaması gereken kadınların bir kısmının gebe oldukları anlaşıldı. Gebeler panik halinde ne yapacaklarını sordular. Ancak hazırlıksız başlanan bir kampanyada yeterince bilgilendirilmeyen sağlık çalışanları gebelere gerekli bilgiyi veremedi. Ve gebeler panik içerisinde kürtaj olmaya koştular. Tabip odasının bu aşılama ile ilgili yaptığı açıklamanın başlığı: "Kızamıkçık aşı uygulamasında vahim hatalar yapıldı" şeklindeydi.

Şimdi kim çıkıp bu kampanyada çalışanların sözleşmeli olmasının yapılan hataları arttırmadığını iddia edebilir.

O zaman, memurların iş güvencesinin kalkması, gebeler için kötü haberdir, diyebiliriz.

Memurların iş güvencesinin kalkması babalar içinde kötü haberdir. Memurların iş güvencesinin kalkması, bebekler, dedeler, nineler, halalar, dayılar, amcalar, teyzeler dolayısıyla da toplum için kötü haberdir.

Sağlıcakla…

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=30953

Hiç yorum yok: