8 Ekim 2010 Cuma

3. hayır mümkün…

Refaranduma ilişkin “HAYIR” tavrını buradan duyuran hatta bir değil iki kere “HAYIR” diyen biri olarak elbette ben de bir değerlendirme yazısı yazmalıydım. İşte yazıyorum.

Öncelikle şunu açık yüreklilikle ifade etmeliyim; referandum sonucu beni şaşırttı. Ben en azından yüzde 51 “HAYIR” bekliyordum, umuyordum.

Çünkü içerisinde hemen her kesimin kendisiyle ilgili olumsuzluklar bulacağı 26 maddelik bir paketten söz ediyorduk.

Bu 26 maddelik paket bir “hap” haline getirilmiş ve insanlardan bu hapı yutup yutmamak konusunda karar vermeleri bekleniyordu.

İşte bu nedenle halkımızın en az yüzde 51’inin “Yahu bu pakette ‘olsa iyi olur maddeler’ var ama bazı maddeler benim geleceğimi, iş güvencemi, sosyal güvenlik haklarımı, doğal zenginliklerimi, insan hak ve özgürlüklerimi kısıtlıyor ben bunları kabul edemem” diyeceğini düşünüyordum, umuyordum.

Ancak sonuç umduğum gibi olmadı.

İlk tepkim üzüntü şeklinde gelişti, sonra kızgınlık duydum, daha sonra toparlandım ve kendime şu soruyu sordum.

Şimdi ne olacak?

(Bundan sonra yazacaklarım özüme sorduğum bu soruya verdiğim yanıtlardır.)

Hemen her toplumsal mücadelede olduğu gibi burada da geri gidişler, umulandan farklı gelişmeler, yenilgiler olabilir, oldu da…

Ne demişti ağabeylerimiz 12 Eylül 1980 darbesine? “HAYIR”

Bizler 12 Eylül 2010 referandumuna, 12 Eylül 1980 darbesine “HAYIR” diyen ağabeylerimizin onurlu yolunda yürüyerek ve ilk “HAYIR”ı da milat kabul ederek, ikinci “HAYIR”ı dillendirdik.

12 Eylül 1980’e de 12 Eylül 2010’a da “HAYIR” diyoruz dedik.

Bu konuda yazdık, çizdik, basın açıklamaları yaptık, bildiri dağıttık.

Sonuç?

Sonuç dediğimiz gibi olmadı. Vatandaşın ancak yüzde 42’si hayır dedi.

Bu yüzde 42’nin belki çok az bir kısmı bizimle aynı gerekçeleri paylaştı.

Demek ki önce şapkayı önümüze koyup düşüneceğiz. Yüzde 42’nin ne kadarı bizim hayır gerekçemizi paylaşıyor, anlamaya çalışacağız.

Yüzde 58’in “EVET” gerekçesi ne idi? Ne kadarının kararını etkileyebilirdik de yap(a)madık, gücümüz yetmedi veya tembellik ettik?

İşte tüm bunları şapkayı önümüze koyup değerlendireceğiz.

Ve yolumuza devam edeceğiz.

Tekrar işyerlerine, alanlara, sokaklara döneceğiz.

Özeleştirimizi verip, eleştirileri dinleyeceğiz, kısa vadeli programlarınızı bu eleştirilere göre oluşturup 3. “HAYIR”ın peşine düşeceğiz.

Kamu çalışanlarına “Hükümet güdümlü sendikalara “HAYIR” deyin diyeceğiz.

Çünkü bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır.

Çünkü onlar şube müdürlüğü kapmak dışında kaygı duymayan, kaygılanmayan ve her ortamda hizmet ettiklerinin sırtını sıvazlarken bizleri satan kişilerdir.

Bunlara kanmayın size uzatılan üyelik formuna “HAYIR” deyin diyeceğiz.

Alanlara çıkıp haykıracağız.

Ey halk, duy sesimizi. Referandum öncesi söylenen pembe yalanlar tedavülden kalktı. Bak yine biz varız bu “Manolya” meydanında, yine biz.

Gelin güç verin, sağlıkta katkı paylarına, cepten ödemelere, paran kadar sağlığa, kayıt paralarına, vergide adaletsizliğe “HAYIR” diyelim.

Yine sokaklarda bildiri dağıtacağız, pazarlarda pazarcı esnafı “yine mi siz” diyecek ama olsun, onlara da bildirimizden vereceğiz.

Bak pazarcı kardeş bu bildirinin parası okyanus ötesinden gelmedi, biz katığımızı az ederek bastırdık bu bildiriyi, al oku diyeceğiz.

Özeleştirimizi vereceğiz.

Belki yeterince yakın olamadık sana, gecekondularının yolunu unuttuk, soframızı mahallelerde kuramadık haklısın, ama bize bizden öte yol yok.

Seninle yolumuz bir..

Aynı teknenin hamuruyuz…

Gel güç ver “HAYIR” diyelim.

Bir üçüncü hayır MÜMKÜN…

Hadi diyeceğiz.

HAYIR diyelim.

HAYIR diyebilmeye alışalım diyeceğiz.

Evet diyen insanlarımıza da “Neden evet dedin.” demeyeceğiz.

Onlara tek bir cümle kuracağız. “Düşen bir çığda, hiçbir kar tanesi sorumluluğunu kabul etmez”(*) unutma diyecek ve Nazımın “Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim” diyecek kadar da naif olacağız.

Sağlıcakla…

(*)Winston Churchill
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=32818

Hiç yorum yok: