9 Ekim 2010 Cumartesi

7 ÇOK GEÇ

Kızımı Sakarya Anaokulundan arabayla almış alışveriş için Lale meydanına doğru ilerlemekteydim. Birden arka koltukta oturan kızımın
-Baba, kırmızı ışıkta geçtin. demesiyle irkildim.
-Hayır kızım kırmızı ışıkta geçmedim.
-Baba ben gördüm kırmızı ışıkta geçtin.
-Kızım o kırmızı ışık yanıp sönüyordu. Yani sürekli yanan kırmızı ışık gibi değil. Eğer kırmızı ışık yanıp sönüyorsa dikkatli bir şekilde geçebiliriz.
-Ama baba öğretmenim bize öğretti. Kırmızıda durmalıyız. Sarıda hazırlanmalı, yeşilde geçmeliyiz.
Bu konuşma bayağı uzadı. Alışverişten dönerken aynı kavşakta yavaşlayarak kırmızı ışığın yanıp söndüğünü göstermem ve aradaki farkı uzun uzun anlatmam gerekti dört yaşındaki kızıma.
Dört yaşındaydı ve trafik ışıkları konusunda babasıyla bayağı iddialı bir tartışmaya girerken hiçte çekingen değildi. Buruk bir gurur duydum kızımla.
AÇEV’in okul öncesi eğitimle ilgili kampanyasını düşündüm. "7 çok geç." diyorlardı. Çocukların zeka gelişimi 3-6 yaş arasında büyük oranda tamamlanıyormuş. Okul öncesi eğitime yapılan 1 liralık yatırım 7 lira olarak geri dönüyormuş. O halde 7 gerçektende çok geç diye düşündüm.
Kırmızı ışıkta geçmeyi marifet sayan yurdum insanı arka koltukta oturan ve "Baba, kırmızı ışıkta geçtin." diyen kızlarına, oğullarına rağmen bu davranışı sürdüremezler gibi geliyor bana.
Türkiye’deki okul öncesi okullaşma oranının % 25 olmasına mı yanmalı, yoksa bizimle aynı gelişmişlik düzeyine sahip ülkelerde bu oranın % 50’lerin üzerinde olmasına mı? Yada Amerika?da bu oranın % 100 olmasının gelişmişlik düzeylerinin bu durumda olmaları ile ilgili olup olmamalarına mı kafa yormalı.
Oğlumda, kızımda 36 aylıktan itibaren Sakarya Ana Okuluna gittiler. Oğlumun okuldaki başarısının okul öncesi eğitimle büyük oranda ilişkili olduğunu düşünüyorum. Kızım daha şimdiden trafik kuralları konusundaki ağırlığını koydu bile.
Yatma saati galipte hadi yat kızım dediğimde. Elini beline koyarak;
-Baba dişlerimi fırçalamadım. Dişlerim çürüsün mü? deyişini hiç unutamam herhalde. Buruk bir gurur yine burada da hissettiriyor kendini.
Bir arkadaşım kızının üniversite sınavındaki üstün başarısını soranlara;
-36 aylıkken İsmet İnönü Kız Meslek Lisesine başlamıştı. Orada başlayan eğitim ve başarı onu bu günlere getirdi. Diye açıklıyordu.
İşte tamda bu örnekte görüldüğü üzere okul öncesi eğitim gören çocuklar daha yüksek oranda üniversiteye giriyor deniyor. işte yine bu sebebin sonucu olarak daha iyi iş imkanlarına sahip oluyorlar. Dolayısı ile de daha yüksek standartta bir yaşam elde ediyorlar.
Ne dersiniz, okul öncesi eğitim hafife alınacak bir şey gibi durmuyor, öyle değilmi?
Daha önce bir yazımda Sakarya Ana okulundan bahsederken biraz değinmiştim ama biraz daha genelleyecek olursak, Manisa okul öncesi eğitim bakımından oldukça şanslı bir il diye düşünüyorum. Okul öncesi eğitimi bölümü olan İnönü Kız Meslek Lisesi ve bünyesinde 3-6 yaş eğitimi veren ana okulu, yine 3-6 yaş eğitimi veren Sakarya Ana Okulu, hemen her okulda bulunan ana sınıfları bunun kanıtları.
Daha iyi olması için üstün bir gayret içerisindeler. Yani en azından Sakarya Ana Okulunda bunu gözlemleme imkanım oluyor.
Çocuklarımdan bahsederken "buruk bir gurur" diye ifade etmiştim. Gurur duymam anlaşılmıştır o nedenle işin buruk olan kısmından bahsetmek gerek.
Şu anda ülkemizde bırakın okul öncesi eğitimi nerdeyse zorunlu eğitime bile ulaşamayan bir sürü yavrumuz var. İşte burukluk oradan geliyor. Her ne kadar parasız densede aslında parasız olmadığını bildiğimiz bir ilköğretim var. Oğlumun dört yaşındayken "Daha açık konuşurmusun baba." deyişi aklıma geliyor. Maalesef daha açık yazamayacağım. O açıklığı başka bir yazıya erteleyerek. Yine oğlumun İlkokulda ezberleyerek okuduğu bir şiiri hatırladığım kadarıyla sizinle paylaşarak bitireyim yazıyı.
İlköğretimin öneminden bahsediyordu öğretmen
İlköğretim parasız diyordu.
Çocuk çantasını düşündü,
çantasının içindekileri,
kalemlerini, defterlerini, silgisini,
kitaplarını, önlüğünü.
Babasının maaşını.
Ve çocuk bir ok gibi fırladı yerinden.
Öğretmenim kitapçı bizi aldattı,
hepsinden para aldı.

Sağlıcakla...

Not: Bu yazı 17.05.2007 tarihinde Manisa Yarın Gazetesinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: