8 Ekim 2010 Cuma

Çokluk senindir

2010 yılı 1 Mayıs'ı daha bir anlamlı oldu.

Otuz üç yıl sonra yüz binler Taksim meydanına yürüdü özgürce.

Hani “Beş yüz bin emekçi vardı. Taksim meydanına girdi” diye başlayan marşta söylendiği gibi.

Manisa’da da altı yıl aradan sonra 1 Mayıs kutlanabildi.

Bu yıl KESK Manisa Şubeler Platformu 1 Mayıs kutlaması için karar aldı ve yoğun bir çalışma yürüttü. Sonuçta bir işçi kenti olan Manisa, 1 Mayıs'ı kutladı.

Manisa'da kutlanan 1 Mayıs'ın önemli ayrıntıları vardı elbette.

Örneğin bu kutlamada işçiler yok denecek kadar az, işçi sendikaları ise yoktu.

Ama her şeye rağmen, 1 Mayıs kutlandı.

İşçi kentinde işçisiz 1 Mayıs…

3 Mayıs günü karşılaştığım bir sağlık çalışanı, sağ elinin işaret parmağını yüzüme doğru sallayarak aynen şöyle dedi. “Size kırıldım. 1 Mayıs bayramınıza geldim bir hoş geldin bile demediniz.”

Karşılaştığımız herhangi bir insana, hele hele iş arkadaşımıza hoş geldin dememek hiç kabul edilebilir bir şey değildi. O nedenle o kısmı açıklamak gerekiyordu ancak ben “bayramınıza” kelimesine takıldım kaldım. O kadar çok takılmış olacağım ki hoş geldiniz denmemesi üzerinde bile duramadım.

Konuşmanın ertesinde de bunun üzerine düşündüm durdum.

1 Mayıs kimin bayramı?

İşçilerin ve emekçilerin…

O halde bir sağlık emekçisinin “1 Mayıs Bayramınıza geldim” demesi nasıl mümkün olabiliyor? Üstelik bu arkadaş sağlık alanında örgütlü bir sendika(!)ya da üye…

Anladığım kadarıyla kutlamaların yapıldığı alana yakın bir yerden geçerken bizi görüyor ve yanımıza geliyor. Bu şekilde de 1 Mayıs kutlamalarına katılmış oluyor.

İşte, işçi kentinde işçisiz 1 Mayıs bu mantık yüzden olabiliyor.

İşte bu nedenle kimi sendikalar 1 Mayıs kutlamalarının tertip edilmesi ile ilgilenmeyebiliyorlar.

İşte bu nedenle çalışanlar, sendikasının 1 Mayısa katılmamasını sorgulamıyor.

1 Mayıs'ın sekiz saatlik işgününü kazanmış olmanın bayramı olduğunu ve bu güne yeterince sahip çıkılmadığı için günde 10–12 saat çalışmak durumunda kalındığını nasıl anlatmalı?

Maalesef bu konuda işçilerde, memurlarda yeterince bilgili ve ilgili değil.

Peki, bu durumda ne yapacağız? Kutlamalardan vaz mı geçeceğiz?

Hayır. Elbette vazgeçmeyeceğiz.

Dilimizin döndüğü, gücümüzün yettiği kadar anlatacağız.

2010'da pazarlarda, meydanlarda, sanayide 25000 bildiri dağıttık, 2011'de daha çok dağıtacağız. 2010'da katkı paylarının kaldırılması gerektiğini, sağlığın doğuştan kazanılmış bir hak olduğunu anlattık 2011'de daha çok anlatacağız.

2010 1 Mayıs'ına 2000 kişi kattık, 2011'de daha fazla kişi, daha fazla işçi ve işçi sendikasıyla kutlamayı hedefleyeceğiz.

2010 1 Mayıs'ındaki coşkumuzu katlayarak, 2011 1 Mayıs'ına aktaracağız.

Ve şair Turgut UYAR’ın Çokluk Senindir adlı şiirinde dediği gibi.

“Özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir

suya giden bir adam mesela omzunu eğri tutsa
güneş, su ve adamın omzundaki eğrilik senindir.”

Uzun lafın kısası, şimdiden açıklamak gerek; 2011 yılında da 1 Mayıs kutlaması Manisa’da olacak. Ve daha da iyi olacak. Sonraki sene daha iyi… Ondan sonraki sene de…

Sağlıcakla…

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=30483

Hiç yorum yok: