26 Ekim 2011 Çarşamba

Bu gün Van’a Yarın Sana…


Her insanın vicdanına giden bir yol var ve o yol insanlığa ulaşır sonunda ve hiç bir insan, ölüme/ölümlere sevinemez...



Her yanı bu derece büyük puntolu savaş histerisi sarmışken, hatta olmayan sınır ötesi harekâtlar manşet manşet zerk edilirken en eril bilinçlerimize…



Sosyal medyada ırkçıların yorumları ile içimiz karartılırken.

Televizyon ekranlarında “had” bildirenler varken…

Hatta kimi yardım kolilerinden taş ve tahta çıktığı söylenirken bile…



Her şeye rağmen bu ülkede kardeşlik ve dayanışma var ve büyük…

...

Nereden çıkarıyorsun demeyin. Biliyorum, hissediyorum, görüyorum...

...

Manisa'dan Van'a uzanan mahalle arası çığlıklarını duyuyorum. Bir marketin önünde yardım toplanıyormuş denildiği dakikadan itibaren, insanların koşturduğuna tanık oluyorum.



Mahalle aralarından yüreklerimize akan insan seli, insanların ellerinde katalitik sobalar, yeni alınmış tüpleriyle, zorlanarak taşınıyor ve getiriliyor, görüyorum.



Van için deniyor.



Battaniyeler, kışlık montlar, çocuk ayakkabıları ve kuru erzakların nasıl bir kaç dakikada yığınlar oluşturabileceğini görüyorum, görüyoruz.



Kar geliyormuş diyenlerin yardım arabasının önünü kesip iki dakika bekleyin bende koli hazırlamıştım dediklerine tanık oluyorum.



İnsanın insana dertlenmesi, “Kar geliyormuş.” diye koşturmaları. Bundan daha büyük duygu yok, yaşıyorum...

...

Tüm bunları gördükten sonra, televizyon ekranlarından duyulan ırkçı sözler, sosyal medya yorumları, nasılda küçülüp, küçülüp önemsizleşiyor, yaşıyorum...

...

Bir ferahlama hissediyorum. Bu ülkede iş var, bu ülke çok ve büyük, yüce gönüllü insanlarla dolu diyorum ve derin bir nefes alıyorum.

...

Bunun için hala içimde barışı, kardeşliği, kardeşleşmeyi, insan olma umudunu diri tutuyorum.



İçinde barış umudunu taşıyanların, ikirciklenen ve sokağın diline teslim olmak üzere olanlarla, konuşmaya, anlatmaya başlanmasına ihtiyaç var, seziyorum.

...

Haydi, sokağa, anlatmaya, anlamaya, ağlamaya…

Haydi.

Sağlıcakla…

Hiç yorum yok: