9 Ekim 2010 Cumartesi

AğLADIM…

Cuma günü akŞamüzeri iŞyerimden çıkmıŞ, arabama binmek üzereydim. Bir arkadaŞın yanıma geldiğini gördüm. Yüzüne baktım. Bir aksilik, olumsuzluk ifadesi, beti benzi atmıŞ. “Hrant DİNK’i vurmuŞlar” dedi. Ne…
Hiçbir Şey söylemeden ayrılmam ve arkadaŞa Allah’a ısmarladık bile diyemeyiŞim…
Boğazımda bir Şeylerin düğüm düğüm oluŞu ve duygusuz bir Şekilde araba kullanmaya devam ediŞim…
Hrant DİNK, Hrant DİNK, Hrant DİNK…
“Hrant DİNK’i vurmuŞlar…”
Kim olduğunu belli belirsiz hatırladığım ama neden ve kimlerin vurmuŞ olabileceği ile ilgili en ufak bir fikrimin olmayıŞı.
AkŞam olunca haber kanallarını açıp yerde yatan ve üzerine beyaz bir kâğıt serili cesedini görünce “Aman tanrım” dedim. “Gerçekten vurmuŞlar. Yüzükoyun yatıyor yerde. VurulmuŞ...”
Ağabeyinin çırpınıŞlarını gördüğümde “Gerçekten gerçekmiŞ, vurmuŞlar” dedim.
İŞte o andan sonra bir baba, kardeŞ, ağabey olarak ağladım.
Ağladım. Yas tuttum. Ağabeyime, kardeŞime yas tuttum. Ağlamalarım kesik kesik sürdü. Kiminde hızlandı, kiminde yavaŞladı, kiminde içime aktı gözyaŞlarım…
Bir gün sonra gazete manŞetleri, ağlamalarım içten içe sürdü. Hrant DİNK’in sahsında tüm vurulmuŞlara ağladım. Ağladım... Ağladım... Ağladım...
Katil zanlısı yakalanmıŞ. Katil zanlısının annesiyle görüŞtüğümü hayal ettim. Vuranın oğlu olduğunu bilmiyordu henüz.
“Çok ağladım” dedi.
“Ben de” demedim.
Annesi anlayamamıŞtı, ŞaŞkındı sordu: “O çocuk niye vurmuŞ?” Cevaplamadım. Cevaplayamadım. İçten içe ağladım. Annesinin görmemesi için gözyaŞlarımı içime akıttım. Gördü gözyaŞlarımı, uzatmadı konuyu. Tekrar sormadı “O çocuk niye vurmuŞ?” demedi.
“O çocuk!” Hiç böyle bakmamıŞtım. Tam bir isim vermemiŞtim vurana ama vermiŞ olsaydım. “O katil!” derdim. “O çocuk!” “Aman tanrım!” dedim. “Gerçekten vurmuŞ. Yüzükoyun yatıyor yerde vurduğu kiŞi. VurmuŞ…”
Vurulanın ağabeyinin çırpınıŞları geldi gözümün önüne. “Gerçekten gerçekmiŞ, vurmuŞ. O çocuk, gerçekten vurmuŞ…”
Ağladım. Yas tuttum. Ağabeyime, kardeŞime, babama, oğluma yas tuttum. Ağlamalarım kesik kesik sürdü. Kiminde hızlandı, kiminde yavaŞladı, kiminde içime aktı gözyaŞlarım. O çocuğun resimleri düŞtü televizyon ekranlarına. Sonra, o çocuğun babası geldi gözümün önüne. Ağlamalarım arttı. Çok ağladım.
GözyaŞlarımı içime akıttım. O çocuğun Şahsında bütün “O çocuk”lara ağladım. Ağladım… Ağladım… Ağladım…
Sonra ülkem geldi gözümün ününe. Neredeyse, sadece vurulanları ve vuranları ile haber olan ülkem.
Vurulan vatandaŞına sırf vurulduğu için değil de ‘AB hayalleri biter’ diye üzülen ülkem.
Kendi vatandaŞı olan bir gazeteciyi ötekileŞtiren, hedef gösterilmesine izin veren, sonra kendi vatandaŞı olan “O çocuk” tarafından vurulmasına göz yuman ülkem.
Sonra ötekileŞtirdiği kendi vatandaŞının, zehirlenen ve kandırılan kendi vatandaŞı “O çocuk” tarafından vurulmasına sırf, ‘Avrupa ne der? Dünya ne der’ diye üzülen ülkem.
Sonra gerçekten ağlayamayan ülkem geldi gözümün önüne.
Ağladım… Ağladım… Ağladım…
Sizde hala ağlamadıysanız hiç durmayın. Ağlayın!
Çünkü ağlarken arınır insan.
Sağlıcakla…

Not: Bu yazı 23.01.2007 tarihinde Manisa Yarın Gazetesinde yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok: