25 Kasım 2014 Salı

112 Düellosu...

Hiç düşündünüz mü, 112 çalışanları ölünce ne olur, diye?
Ben söyleyeyim.
Hiç...
Hiçbir şey olmazlar.
Çok olsa bir duyarlı arkadaşları fotoğraflarının renkli bir fotokopisini çektirir ve istasyonun duyuru panosuna asar bir süre.
O kadar…
O fotoğraf sararıncaya, yıpranıncaya kadar kalır o panoda…
Sonra?
Sonrası…
Başka da bişey olmaz…
***
Geçen sene İstanbul’da bir kazaya müdahale eden polis ve 112 ekibine bir taksi çarpıyor ve iki kişi yaşamını yitiriyor.
Gazeteler şöyle yazıyorlar.
“Bir polis şehit oldu, bir ambulans şoförü öldü.”
Düşünün bir kaza oluyor kazaya müdahale eden iki kamu görevlisi aynı iş üzerinde mesleki yetki ve becerileri neyse onu ortaya koyuyorlar ve ölüyorlar.
Ama bir farkla, biri şehit oluyor ve devlet töreni ile son yolculuğuna uğurlanıyor, il emniyet müdürü dâhil devlet erkânı bulunuyor resmi törende…
112 çalışanını ise ailesi ve iş arkadaşları defnediyor; sessizce…
***
Bir trafik kazası olsa, olay yerine kimler gider?
Polis, itfaiye, gazeteci…
Başka?
Birde 112 çalışanları gider.
İçlerinden birisi “yıpranma payı”ndan yararlanmaz…
Kim?
112 Çalışanları…
***
Geçenlerde, daha bir ay olmadı, 22 yaşında gencecik bir 112 çalışanı daha veda etti yaşama, bir ambulans kazasında…
Adı Hatice…
Ne oldu dersiniz?
Hiç…
Hiçbir şey olmadı…
Cenaze namazını babası kıldırdı…
İş arkadaşları renkli fotokopi bir fotoğrafını astılar istasyonun duyuru panosuna, iki yıl önce ölen Murteza ağabeyinin yanına…
Şimdi o panoda Murteza ve Hatice üzerlerinde gururla taşıdıkları 112 yelekleri ile gülümsüyorlar iş arkadaşlarına…
O kadar…
Şairin dediği gibi: “…/ ve daha acıdır bu/ ölümden de korkusundan da…”(*)
Sağlıcakla…



(*) Cemal Süreya 


11 Kasım 2014 Salı

Doktor Sülük…

Küçükken “Fenni Sünnetçi” diye bir tabela görmüş ve çok şaşırmıştım.
Fen dersiyle bir alakası var mı diye de düşündüm sanırım.
Fenni Sünnetçi…
O vakitler googlede yok ki sorasın. Bir hayat bilgisi ansiklopedisi var, oda herkeste yok.
Neyse bizde vardı, açtım baktım.
Bilimsel demekmiş.
Demek ki dedim bilimsel olmayan sünnetçilerde var.
Anneme sordum; Ana, dedim, beni sünnet eden sünnetçi, fennimiydi?
—Ne bilim, berberdi, dedi.
—Fennimiydi ben onu soruyorum?
—Eee tokatı yersin ha, dedi annem, ben ne bilim fennimiydi değil miydi, berberdi işte, deden aldı getirdi. Berber Ahmet derlerdi…
Anladım ki bu noktada da bilimsellik nasip olmamış bize.
***
Kendi kendime bir söz verdim bende, Fenni yaklaşayım yaşama…
Öyle ya çoluk çocuk fennimi değil mi belli olmayan berberlere kalmasın, övünmek gibi olmasın oğlanı fenni sünnetçiyi geçtim, bir ürolog doktora kestirdik.
Çağ atladık yani fenniden, tıbbiye…
Söylemesi ayıp hassasımdır oğlana karşı.
Neyse uzatmayalım daha küçükken karar verdim meslek seçiminde de fenni bir yaklaşım göstereyim diye.  
Okulda en çok fen laboratuvarına ilgi gösterdim.
Mikroskoba bir yaklaşımım var, sanırsınız arşı alayı yeniden keşfedeceğim.
Altı üstü soğan zarı baktığımız.
E sünnetten kompleksliyiz ya, farkı kapacağız.
***
Efendim o vakitler tıbbiye kimin haddine, biz olsak olsak tıbbi bişey oluruz dedik ve girdik sağlık meslek lisesine… Sağlık koleji diyorduk soranlara, daha havalı olsun diye…
Şimdilerde tahlilciliktir işimiz. Fenni adı ise tıbbi laborant…
Nerden geldik konuya diyecek olursanız. Hani berberden fenniye, fenniden tıbbiye diye gelişiyoruz ya…
Geçenlerde fark ettim bu ara bu gelişme, demiryolcu deyimiyle, makas değiştirmiş ülke sathında…
Sağlık Bakanlığında yeni bir daire başkanlığı açılmış.
Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Daire başkanlığı…
***
Düşünebiliyor musunuz Tıbba alternatif bir uygulama, üstelik sağlık bakanlığında daire başkanlığı düzeyinde…
Bir çeşit paralel tıp…
Yahu tıbbın alternatifi mi olur?
Bir şey eğer bilimselliği kanıtlanmışsa tıbbın ilgisine girer ve insanlığın hizmetine sunulur.
Esasında söylenmek istenen şu; bizim atadan kalma bir yöntemimiz var, bilimselliğini kanıtlayamadık ama para kazandıracak gibi duruyor, bir çok kronik hasta var şifa arayan, biz bir merkez açalım sizde buna kılıf hazırlayın. 
İster inanın ister inanmayın kılıfı da hazırlanmış.
Yönetmelik çıkarmışlar. Alternatif kelimesine çok eleştiri almış olacaklar, yönetmelikte alternatif kelimesini kullanmamışlar.
Yönetmeliğin adı: “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği.”
Tıbbın eksiğini tamamlayacaklar zar.
***
Belli ki fennilik, tıbbilik hikâye, işi talebe uygun bir arz mantığıyla yapmış geçmişler. İşin piyasası da oluşmuş ama isimler çok fenni.
Hacamat var mesela, deri altında birikmiş, vücutta hastalıklara neden olan toksik kanın vakumlanarak dışarı alınması işlemidir, diye de bir tanım kullanmışlar.
Bunu diyende bir doktor...
Deri altına birikmiş toksik kan…
Demek bazı kan dolaşımdan ayrılıp deri altına birikiyorsa, ondan olacak toksik oluyo... E sürüden ayrılanı kurt kapar misali, dolaşımdan ayrılanı da hacamat ediyor, tamamlayıcı tıbbımız. Eksiktik tam oluyoruz yani…
Birde sülük tedavisi var.
Tıbbi sülük diyorlar web sayfalarında, doktor sülük diyeni de var, medikal sülük diyeni de. Yakında prof sülük de çıkar, demedi demeyin.
***
Ne diyebilirim ki?
Demek sülüklerde farklı farklıymış; tıbbi olanı varsa alaylısı da var bunun.
Bundan sonra pazaryerlerinde kavanozlar içerisinde yüzen sülükler görürseniz, bilin ki o sülükler tıbbi değil.
Tıbbi olanı nasıl ola ki derseniz, henüz teşrif etmedi bizim sağlık ocağına, yönetmeliği falan çıkarıldığına göre kod falan da verirler kendisine en SUT’undan…
Yakında damlar.
—Merhaba ben sülük, tıbbi sülük… Kan emerim ama öyle rastgele değil, tıbben…
—Merhaba bende laborant, tıbbi laborant bende kan alırım insanlardan, tahlil etmek için. Benimki de tıbben ama seninki kadar tamamlayıcı değil…
Sağlıcakla…