27 Şubat 2013 Çarşamba

Söyle ula niye yaptın?

Banker Bilo adlı filmi mutlaka izlemişsinizdir.  
Şener Şen, bu filmde muhteşem rol yeteneği ile hepimizi kahkahalara boğar. 
Adı: Maho, sonradan alacağı lakapla; Banker Maho…
Banker Maho, film boyunca Bilo’ya, ki en yakın arkadaşıdır, türlü çeşit kazıklar atar.
Aldatır, kandırır, dolandırır.
Ama hep bir açıklaması vardır Maho'nun, şöyle der: “Evet yaptım. Hele bir sor niye yaptım.”
Bilo hep yapmaması gereken o hatayı yapar ve sorar: “Söyle ula niye yaptın?”
İşte bu soru sorulduğu an,  Maho kazanır. 
Çünkü her türlü açmaza izah vardır onda, en olmadık pozisyonların çıkışı küçük bir kıvırma manevrası ile hallolur onun açısından... 
Çünkü Maho tam bir u t a n m a z d ı r.
Her türlü utanç verici eylemine, oldukça usta bir aymazlıkla kılıf uydurabilir.
Bilo ise saflığı, temizliği biraz da aptallığı temsil eder. 
Ve filmin sonunda Bilo'da usta öğreticisi Maho'nun izinde giderek Banker Bilo olur. 
Filmin mutlu sonu budur.
*** 
İşte günümüzün, yani postmodernizmin; yeni dünya utanmazlığının ulaşablileceği en üst nokta da böyle bir şeydir.
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” 
"Ben zenginleri severim."
"Benim memurum işini bilir." 
Veciz sözleriyle hayat bulur bu aymazlık  ve adeta bir kanser gibi yayılır; toplumun ruhuna siner. 
İçine girdiği organizmayı; bitirir yok eder.
Posasını çıkarır.
***
Bu aymazlık uzun toplum mühendisliği atölyelerinde belletilmiş, öğretilmiştir; her şeyi yapabilirsiniz, denir onlara…
Kavramları eğip bükebilir, işinize gelecek şekilde yeni kavramlar üretebilirisiniz.
Bakın biz  “muhafazakâr demokrat” gibi bir kavram ürettik, yemediler mi? 
Bakın “Hayata dönüş operasyonu” ile kaç kişiyi katlettik, oldumu bişey?
Sivas'ta yaktık; yıllarca yaktığımız yerde kebap kızarttık, yıllar sonra Sivas katilamı yananların yanına yakarken ölenleri bile yazdık.
Olmadı davaya zaman aşımı bile verdik, hayırlı olmadı mı?
Hrant'ı olabilecek en organize eylemle yok ettik de üstüne "hepimiz ermeniyiz" diyerek sahip çıkanlara en çirkin küfürlerle saldırmadık mı?
Sizde bu utanmazlık sihrini öğrenebilir, hayatın her alanına uygulayabilirsiniz. 
Zam yapabilir adına; zam yapmadık, fiyat ayarlaması yaptık, diyebilirsiniz.
***
İşte bu tür bir aymazlık, kavramları eğip bükme, işine geldiği şekli ile tanımlama bir kere moda oldu mu, artık ciddi bir toplumsal çöküş başlamış demektir. 
İlk başta siyasetçiler kullanır bunu.
Ardından bürokratlar dilinden düşürmez.
Oda, dernek, sendika yöneticileri, bilim adamları, rektörler... hep bir elden harlarlar bu postmodern kokuşmuşluğu...
***.
Eğitimi 12 yıla çıkarıyoruz derler; 4+4+4 ile fiili olarak 4 yıla düşürürler.
Vergiyi emekçiden, işçiden, işsizden, yoksuldan alır; vergi rekortmeni diye zenginlere tören  düzenlerler.
Sağlıkta özelleştirmeler yapar, adına sağlıkta reform yapıyoruz derler.
Bakın bunun en son örneği Karadeniz Teknik Üniversitesinde yaşandı.
KTÜ Farabi hastanesi 01 Ocak 2013 günü işten çıkarılan 85 sağlık işçisi ile adını duyurdu kamuoyunda.
Ancak burada beklenenin dışında bir şey oldu. İşten çıkarılan işçilerin bir kısmı, SES Trabzon şubesinin öncülük etmesiyle direnişe geçti.
Hastane bahçesine çadır kurararak başladılar, direnişe.
Çok gerçek bir slogan yazdılar: Siz tokken biz açız...
***
İlk günlerde, bu direnişin uzun süremeyeceğini düşündüğünden olacak, rektör; demokratik haklarıdır, diyerek pek tepki vermedi.
Ancak hesap öyle olmadı, direniş sürdü, sürüyor.
Bir süre sonra; bu demokratik hak, hastaları rahatsız ediyor a döndü. Ve demokrat rektör özel güvenlikçileri ile direniş çadırını kaldırmak istedi.
Ancak direnişçi işçiler buna çok sert tepki verince, polisle yapıldı bu kaldırma işi. Sonra işçiler çadırlarını yeniden kuracaklarını söylediler ve yaptılar da bunu.
Direniş sürüyor.
Direnişin etkisi ile KTÜ Rektörüne; neden işçi çıkarıldığı sorulunca;
“Hele bi sor.” Dedi.
İlk hamlesi; biz çıkarmadık, taşeron firma çıkardı, oldu.
Bunun gerçek olmadığı anlaşılınca, ikinci bir  “Hele bi sor.” dan sonra…
“Hastane zarar ediyor, o yüzden çıkardık, dedi.”
Buda tutmamış olacak ki, şimdilerde; “İşçileri işten çıkarmadık, hizmet alımında personel azaltımına gittik.” dermiş.
***
Şimdi bu ekonomi dâhisi profesöre; sen profesör doktor değilsin, akademik unvan verilmiş bir organizmasın, desek, bizde kavramları eğmiş, bükmüş oluruz ki bize yakışmaz. 
O halde kavramları yerli yerinde kullanalım ve KTÜ rektörüne SES'lenelim...
Yapma, insaf et: sen tokken, onlar aç...
Sağlıcakla...

Hiç yorum yok: