Akşamdı, evdeydik…
Yemeğimizi yemiş, kahvemizi içmiş, hafiften bir iç geçmesi
ile gömülmüştük koltuğa…
Televizyon açıktı ve haberleri izliyorduk…
Gezi parkında AVM yapılmasına karşı çıkan ve bu nedenle
çadır kuran insanların sabaha karşı çadırları ateşe verilmiş ve insanlar orantısız
bir polis şiddeti ile karşı karşıya kalmışlardı.
Hayretler içerisinde kaldık, izledik.
Sırf ağaçlar kesilmesin, doğamızı yok etmeyin dedi diye,
insanlara bu derece ağır şiddet uygulanması karşısında dehşete düştük…
Evet, insanlar sırf ağaçlara sarıldığı için dövülüyordu…
İş makineleri koca koca ağaçları yerinden söküyordu...
***
Ya koltuğun yumuşaklığına kendinizi bırakarak şekerlemenize
devam edecektik, ya da şöyle bir doğrularak kendinize gelecek ve bir insan
olarak bu haksızlığa tepki gösterecektik…
Sokağa çıktık, tencere, tava çaldık…
Şimdi neden çıktın, diye soruyorlar bize.
Bende tüm kamuoyuna soruyorum:
Çıkmasamıydık?
Ağaçları kesin, insanların çadırlarını yakın, dövün…
Biz sesimizi çıkarmayacağız mı deseydik?
Görmedik mi deseydik?
Demedik. Çünkü tüm bunlar yaşandı; GÖRDÜK…
***
Milyonlarca insan sokaklara çıktı, tepkilerini gösterdi.
Tam bu sırada birçok ilde ve Eskişehir’de eli sopalı
insanlar belirdi sokaklarda.
Bu nasıl hukuk devleti?
Anayasada, yasalarda, uluslararası sözleşmelerde fikir ve
ifade özgürlüğü tanımlanmış, ancak birileri sırf fikirlerini ifade ediyor diye
eli sopalı kişilerce dövülüyor!
İşte bu eli sopalılar Ali İsmail Korkmaz’ı, 19 yaşında bir
üniversite öğrencisini öldüresiye dövdüler…
Ali İsmail hastaneye başvurduğunda ona gereken ilgi gösterilmedi
ve “Git karakoldan kâğıt getir.” dendi.
Ve gencecik bir fidan, Ali İsmail 12 Haziran günü yaşama
gözlerini yumdu.
Ali İsmail’i dövenler korundu, video kayıtları silindi…
Eskişehir valisi; “Arkadaşları dövmüştür.” dedi.
Babası Ali’nin resmini okşayarak ağlıyordu…
Sokağa çıktık…
***
Şimdi neden çıktın, diye soruyorlar bize. Bende tüm
kamuoyuna soruyorum: Çıkmasamıydık?
Ali İsmail’in gözlerinin içine baka baka sussamıydık?
O çocuğun, o sokağın ortasında dövülmesi, dövenlerin
korunması, bir babanın ‘oğluma pusu kurdular’ diye ağlaması, bizi ilgilendirmez
mi deseydik?
Demedik. Çünkü tüm bunlar yaşandı; DUYDUK…
***
Ankara’da Ethem Sarısülük, sokak ortasında; Ali İsmail’in
dövülmesine, ağaçların sökülmesine, işçi olarak yaşadığı haksızlıklara hayır
dediği sırada, bir polis memuru tarafından vuruldu.
Vuran polis memurunun ismi günlerce açıklanmadı, vurulma
anını görüntüleyen mobese kamerası, cinayeti görmemek için gökyüzüne
doğrultuldu…
“Ethem zaten teröristi.” diye haber yaptı yandaş basın. Karakol
inşaatında çekilmiş fotoğraf olduğu ortaya çıktı.
“Arkadaşları vurmuştur.” dediler utanmadan.
Vuran polise peruk, takma bıyık taktılar, mahkemeye getirirken…
Vuranı koruyan, vurulanı önemsemeyen bir atmosfer vardı
ülkede…
Bizi ilgilendirmez mi deseydik?
Demedik.
Çünkü BİLİYORUZ…
Tüm bunları gördük, duyduk, biliyoruz...
Şimdi bizi toplamışlar sıkışık bir salona ve susmamanın
hesabını alıyorlar…
Ne dersiniz, sussamıydık?
Sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder